Bilmek erkek ve kadın her müslümana farzdır“ mealindeki hadiste
geçen “bilgi/ilim“ nedir sorusu sorulmuş, farklı cevaplar verilmiş,
ancak kabul gören yorum şöyle olmuştur: Bir müslümanın kulluk
vazifelerini yerine getirebilmesi için gerekli olan asgarî din
bilgisini edinmesi her mükellefe farzdır. Ümmetin muhtaç olduğu
bilgi ve teknolojiyi edinmek ise yeteri kadar kişiye farzdır
(farz-ı kifayedir). Ümmet (İslam toplumu) farz-ı kifaye olan bu
ilim ve teknolojiyi elde etmek üzere insan yetiştirmek ve gerekli
altyapıyı oluşturmakla yükümlüdür.
Bir mümin Allah'a makbul bir kul olmak için nelere nasıl
inanacağını (iman) ve neleri nasıl yapacağını (amel) bilmek
durumundadır; bu asgari bilgiyi edinmeyip başkalarının bilgisi ile
yetinemez; yetinir de yanlış yola giderse bundan sorumlu olur.
Tasavvuf erbabı, bir tarikata girmek isteyene, önce ehl-i sünnet
iman esaslarını öğrenip buna göre inancını tashih etmesini şart
koşuyorlar.
Eğer bir tarikate veya cemaate girmek isteyen mümin önce bu bilgiyi
edinir ve imanını buna göre oluşturursa onu kimse eğri yollara
sürükleyemez, çünkü bu bilgi ölçektir, o başkasıyla değil, başkası
onunla ölçülür. Bu bilgi ve imana aykırı olan bir söz, yorum,
telkin kimden gelirse gelsin kabul edilemez, aykırı konuşan ve
davranan kimseden şüphe edilir.
Evet mümin bu bilgi çerçevesinde aklını kullanmak, düşünmek, ölçmek
ve biçmek mecburiyetindedir. Bu yükümlülüğünü ihmal eder, “ben
itimad ettiğim kişilere kandım, onlara inandım, kendi bilgi ve
aklımı kullanmadım“ derse bu mazeret kabul edilmez.