Suriye'de, Irak'ta, teröre maruz kalan bölgelerde can, mal ve
namus güvenliğini kaybetmiş, kendini savunmaktan aciz yaşlılar,
çocuklar, kadınlar, hastalar ve sakatlar var; bunların
yapabilecekleri tek şey yer ve yurdunu bırakarak güvenli bir yere
sığınmaktır; işte onlar da bunu yapıyor, muhacir ve mülteci
oluyorlar.
Ellerindeki imkanlar az ve yetersiz olmasına rağmen yurdunu,
yuvasını, namusunu, maddi ve manevi varlığını korumak için
zalimlere ve teröristlere karşı savaşan, meşru savunma yapan
kahramanlar var; bunlar da mücahidlerdir.
Ülkelerinde rahat yaşayan, maddi ve manevi nimetler içinde müreffeh
ve mes'ud olan diğer insanların bir vazifeleri, bir sorumlulukları
yok mudur?
Elbette vardır, mazlumlar ile başkaca yakınlık bağları olmasa bile
insanlığın onlara yüklediği vazifeler, sorumluluklar ve yükler
var.
Ama gel gör ki, yağmadan mal kaçırmanın peşinde olanlar, mal ve can
yağması yaşanan ülkelerde vicdanları isyan ettiren şeyler
yapıyorlar; çıkarları için zalime yardım ediyorlar, mültecilere
sınırları kapatıyorlar, aç ve açıkta kalanlara, göz göre göre
ölenlere yardım etmiyorlar, uluslararası hukukun ve ilişkilerin
gereğini yaparak ateşi bir an önce söndürecek yerde âdî menfaatleri
veya vicdansız duyarsızlıkları yüzünden facianın uzadıkça uzamasını
katkıda bulunuyorlar.