Hz. Âişe (r.a.), Efendimiz'e (s.a.) soruyor:
-Hicr, Beytullah'a dahil midir, değil midir?
-Evet, dahildir.
-Peki niçin onu yapının dışında bıraktılar?
-Senin Cahiliye dönemindeki halkının malzemesi yetmedi.
-Kapısını niçin bu kadar yüksek yaptılar?
-Senin halkın böyle yaptı ki, dilediklerini içeriye soksunlar,
dilediklerini de sokmasınlar. Eğer halkın Cahiliye döneminden henüz
çıkmış olmasalardı ve bu sebeple Hicr'i yapıya dahil etmemi ve
kapısını da zemine indirmemi kalben hoş karşılamayacaklarından
korkmasaydım (bunu yapardım).
Kâbe'nin kuzeybatı duvarının (Irakî ile Şamî köşelerinin)
karşısında bulunan bu kısma sonradan alçak bir duvar yapılmıştır,
yerden 1.25 m yükseklikte yarım daire şeklinde olan bu duvara
“Hatîm” denir. Tavaf bu duvarın dışından yapılır. Bu duvar ile Kâbe
arasında kalan boşluğa da 'Hicr-i Kâbe', 'Hicr-i İsmail' veya
'Hatîra' denir. Bu boşlukta Kâbe'ye yönelerek namaz kılınabilir ve
dua edilebilir.
Peygamberimiz'in açıklamalarından anlaşılan odur ki, halk İslam'a
yeni girdiği ve henüz eski inançlarından psikolojik olarak da
tamamen sıyrılmayanlar bulunduğu, Kâbe'yı yıkıp Hatîm'i de içine
alacak şekilde yeniden yapması halinde bunun bazı kimselerin
inancına zarar verebileceğini düşündüğü için binayı yıkıp tam
olarak yapmaktan vazgeçmiştir.