Artık adı cemaat olmayan, terör yaptığı ve yaptırdığı için
terörist diye anılan grup vaktiyle “dinlerarası diyalogu” kötüye
kullandığı için aslında zorunlu olan ve Hz. Peygamber devrinden
beri yapılan diyalog tabu haline geldi.
“Dinlerarası” ifadesi problemli olmakla beraber bundan maksat
“farklı dinlere mensup şahıslar ve gruplar arasında diyalogdur;
bundan da maksat: Karşılıklı konuşma, görüşme, bilgi ve fikir
alışverişinde bulunma, ortak problemlerin çözümü için ortak çalışma
imkanları arama, tabii olarak bu arada dinin tebliği, gerekirse
tartışma ve karşı tarafı dine davettir. Papalık bu diyalogu
Hristiyanlaştırma faaliyetinin bir parçası olarak kullanmak istiyor
ve kullanıyor, Müslüman elbette buna alet olmaz, tam aksine o da
bunu (diyalogu) karşı tarafa İslam'ı anlatma, sevdirme, yalanları,
iftiraları ve karalamaları izale etme, günümüzün bir problemi
olarak İslamofobi ile mücadele etme… aracı olarak kullanır. Bu mana
ve mahiyette diyaloga karşı çıkmak doğru değildir ve böyle bir
tecrid küresel olarak uygulanamaz.
Müslümanlar, yahudiler ve Hristiyanlardan çok çektikleri, bugün de
mazlum ve mağdur Müslüman grupların zalimleri arasında -bazen
başında- onlar bulunduğu için eskiden tartışma konusu bile olmamış
bazı yorumlar yine bugün tabu haline gelmiştir. İşte bunlardan biri
de Kur'an-ı Kerim'de zikredilen “ehl-i zikre sorun” emri ile
ilgilidir.