Müslümanlar arasına
sokulmuş olan hurafeleri, bid’atleri, yanlış inançları,
kendilerinden bir şey ilave etmeden dini eski hâline getiren
müceddidlerdir.
Âyet-i kerîme ve hadîs-i
şerîflerde açıkça bildirilmiş olan din bilgilerini, toplayan,
kitaba geçiren; açıkça bildirilmemiş, kapalı bildirilmiş olan
bilgileri de anlayıp, açıklayabilen derin
âlimlere Müctehid denir. Hicretten 400
yıl sonra, Mutlak müctehid yetişmedi.
Müctehide ihtiyaç da kalmadı. Çünkü Allahü teâlâ ve Onun Resulü
Muhammed aleyhisselâm, kıyamete kadar, hayat şekillerinde ve fen
vasıtalarında yapılacak değişikliklerin, yeniliklerin şâmil olan
ahkâmın hepsini bildirdiler. Müctehidler de, bunların hepsini
anlayıp, açıkladılar. Sonra gelen âlimler, bu ahkâmın, yeni
olaylara nasıl tatbik edileceklerini, tefsir ve fıkıh kitaplarında
bildirirler.
Câhiller ve din düşmanları
tarafından Müslümanlar arasına sokulmuş olan hurafeleri,
bid’atleri, yanlış inançları, kendilerinden bir şey ilave etmeden
dini eski hâline getiren müceddidlerdir. Hadis-i
şerifte, (Her yüz yılda bir müceddid gelir. Ümmetimin
işlerini yeniler) buyuruldu. Mesela, sultanlar
içinde Ömer bin Abdülaziz, din
bilgilerinde İmam-ı Şafii,
tasavvufta Marûf-i Kerhî, esrar
bilgilerinde İmam-ı Gazâlî, feyiz vermekte ve
harikalar, kerâmetler göstermekte, Abdülkadir
Geylânî, hadis ilminde İmam-ı
Süyûtî, tarikat, hakikat ve akaid bilgilerinin
inceliklerini açıklamakta ve kalplere akıtmakta İmam-ı
Rabbânî, müceddid idiler. Hepsi, İslamiyetin yayılmasına,
kuvvetlenmesine hizmet ettiler. (Mekâtib-i
şerîfe)
İmam-ı
Rabbanî hazretleri buyuruyor ki: “Bugün, kalpler
kararmış olduğundan, bid’at sahibinin işleri iyi ve güzel görülürse
de, yarın kıyamet günü, kalpler uyandığı zaman, bunların zarar ve
pişmanlıktan başka bir netice vermedikleri
görülecektir.”
Bir hadis-i şerif meali de
şöyledir: (Sözlerin en iyisi, Allahü teâlânın kitabı,
yolların en hayırlısı, benim yolumdur. İşlerin en kötüsü, bu yolda
yapılan reformlardır. Her bid’at
sapıklıktır.) [Mektubat-ı Rabbani 1/186]