Muhakkak ki Allahü
teâlâyı sevmenin kuvveti, iman kuvveti derecesindedir.
İman ne kadar kuvvetli olursa sevgi de o kadar kuvvetli
olur.
Edep ve nezaket
medeniyeti -9-
Rabbimizi çok sevmek, Ona
imanımızın temel şartıdır. Ona karşı edebimizin, saygımızın en
yüksek derecesidir. Nihayet bu sevgi, aşk derecesine çıkınca,
âşıklar gibi sevgilisinin köyünü, mahallesini, evinin duvarlarını
da çok sevmeye başlar. Muhakkak ki Allahü teâlâyı sevmenin kuvveti,
iman kuvveti derecesindedir. İman ne kadar kuvvetli olursa sevgi de
o kadar kuvvetli olur. Kısacası, Allahü tealaya isyan edip karşı
geleni, kendine yapmış gibi kabul edip, muhalefeti miktarınca onu
sevmez. Emirlere uyması kadar da onu sever. Ona karşı böyle olduğu;
onunla görüşmede, oturmada, kalkmada ve konuşmada belli olur. Bunun
için Sevgili Peygamberimiz buyurdu ki: (İmanın temeli
ve en kuvvetli alâmeti; Müslümanları sevmek, Müslümanlara düşmanlık
edenleri sevmemektir). Cenâb-ı Hak, İsa aleyhisselâma
buyurdu ki: (Eğer gökte ve yerlerde bulunan bütün
mahlûkların ibadetlerini yapsan, dostlarımı sevmedikçe ve
düşmanlarımdan uzaklaşmadıkça hiç faydası
olmaz.)
Hazret-i Ebû
Bekir “radıyallahü anh” vefat edeceği zaman, kızı ve
Peygamber Efendimizin hanımı
olan Âişe “radıyallahü anhâ” vâlidemiz
içeri girdi ve; “Babacığım! İşte yıkanmış temiz bir kefen getirdim”
dedi. Babası şöyle cevap verir: “Yavrum! Yıkanmış kefeni bırak!
Müslüman olduğum ilk gün üzerimde bulunan kaba elbisemi bana kefen
yap! Çünkü çoğu zaman, Allah sevgisinin verdiği korku ile ağlar,
gözyaşlarımı o elbiseye silerdim. Allahü teala, o gözyaşlarımın
hürmetine belki bana rahmet eder.”
Allahü teâlâyı sevmek çok
kıymetli bir cevherdir. Sevgiliden şikâyet olunmaz. Bunun için
sevgiliden gelen her şeyi gülerek, sevinerek karşılamak lazımdır.
Ondan gelenlerin hepsi tatlı gelmelidir. Sevgilinin sert
davranması, aşağılaması, ikram, ihsan ve yükseltmek gibi olmalıdır.
Hatta kendi nefsinin böyle isteklerinden daha tatlı olmalıdır.
Seven böyle olmazsa, sevgisi tam olmaz.
Hakiki Allah sevgisine kavuşmak
için de önce Kur’ân-ı kerîmde ve hadîs-i şerîflerde bildirildiği ve
İslam âlimlerinin kitaplarında yazılıp açıklandığı gibi iman
etmelidir. Sonra bütün sözlerini, işlerini, onların bildirdiklerine
uydurmalıdır. İslâmiyetin emirlerine yapışmalı, yasaklardan
sakınmalıdır...
Allah sevgisinin en yücesine
kavuşan kimse, bütün insanlara karşı sevgi dolu, merhametli ve
şefkatlidir. Herkese yardım ve iyilik etmeyi sever. İnsanlarda
kusur aramaz. Hep kendi kusurlarını görür. Herkese karşı tatlı
dilli ve güler yüzlüdür. Arkadaşlarında ve sevdiklerinde fâni olur.
Yani onları kendisine tercih eder. Allahü teâlânın emir ve
yasaklarını yerine getirmekte hiç zorluk çekmez. Kâmil, tam ve
olgun insan da ancak böyle olur...