Müdârâ, dîni veya dünyayı zarardan kurtarmak için,
dünya menfaatinden vermektir. Müdâhene, dünya ele
geçirmek için, dinden vermektir!
Dilimizin âfetleri -36-
Dil âfetlerinden biri de, kudreti olduğu, gücü yettiği hâlde, haram
işleyene mâni olmamaktır. Buna (müdâhene) denir. Haramı
işleyene veya yanında bulunanlara olan saygısı yahut dîne olan
bağlılığının gevşekliği, müdâheneye sebep olmaktadır. Fitne
olmadığı, yani dînine veya dünyasına veya başkalarına zarar
olmadığı zaman, haram ve mekrûh işleyene mâni olmak lâzımdır. Mâni
olmamak, susmak haram olur. Müdâhene etmek, haram işlemeğe râzı
olmağı gösterir. Susmak, çok yerde iyidir. Fakat hakkı, hayrı
söyleyecek yerde susulmaz.
“Yâ Resûlallah! Geçmiş ümmetlerden bir kısmına zelzele ile azap
yapıldı. Toprak altında kaldılar. Bunların arasında sâlihler [iyi
insanlar] de vardı” denildiğinde, (Evet, sâlihler de birlikte
helâk oldular. Çünkü Allaha isyan olunurken susmuşlardı. Onlardan
ayrılmamışlardı) buyuruldu.
Hadîs-i şerîfte, (Allahü teâlâ, bir âlime ilim ihsân edince,
Peygamberlerden aldığı gibi, bundan da mîsak alır) buyuruldu.
İlmini, lâzım olduğu zaman söylemekten çekinmeyeceğine söz
verir. (Bir kimse, Allahü teâlânın ihsân ettiği ilmi, lâzım
olduğu zaman söylemezse, kıyâmet günü boynuna ateşten tasma
takılacaktır) hadîs-i şerîfi ve Bakara
sûresinin, (Kendilerine ilim ve hidâyet verdiğimiz kimseler,
ilimlerini insanlardan saklarlarsa, Allahın ve lânet edenlerin
lânetleri, bunların üzerine olsun!) meâlindeki
yüzellidokuzuncu âyet-i kerîmesi, müdâhene etmenin haram olduğunu
göstermektedir.
Müdâhenenin zıddı, karşılığı, (Gayret) ve salâbettir.
Mâide sûresinde ellidördüncü âyet-i kerîmesinde meâlen, (Allah
yolunda cihâd ederler, kötülenmekten korkmazlar) buyuruldu.
Dinde, gayret ve salâbeti olanların malları ile canları ile ve
sözleri ile ve kalemleri ile, Allah rızâsı için cihad etmeleri
lâzım olduğu, bu âyet-i kerîmede bildirilmektedir. Hadîs-i
şerîfte, (Çok acı olsa da, hakkı
söyleyiniz!) buyuruldu...