Siyasetten korkan, korkutulan, uzak duran bir gençliktik.
Politika bölümünde okuyanların bile kamuda kariyer, siyasi partide
görev, hatta zevk için bir sivil toplum örgütünde aktivite
planlamadıkları yıllardı. Başarı ve para hedeflenirdi meslek
seçiminde.
Boğaziçi özellikle böyleydi. Diğer üniversitelerden siyasetle daha
çok ilgilenen arkadaşlar “Boğaziçi Tatil Köyü”derlerdi bu tavra.
Ama onlardan da bu konulara kafa yoran çok değildi aslında.
150. Boğaziçi Üniversitesi mezuniyetinde konuşma yapma onurunu
verdiler. Gördüm ki her düşünceden öğrenci artık siyasetle yakından
ilgili. KHK’ları eleştirenler, siyasetçilerin bilinen sözlerini
espri haline getirenler, LGBTİ’den kadın haklarına, üniversite
bağımsızlığından çevre bilincine, Filistin’e destekten
şehitlerimizi anmaya pek çok konuda mesajlı pankartlar hazırlanmış.
Ama kabalık yok, fikri ifade var, çoğunda mizah var. Eğer diğer
üniversitelerde de durum buysa çok daha kaliteli bir siyaset kuşağı
geliyor olabilir. Sağda da solda da.
Toplumu daha iyiye götürmek arzusunda, bunu da mesele edinmiş bir
jenerasyon yetişiyor. Akıllı insan zaten söylemde de eylemde de
saldırganlıktan uzak durur. Gelecekte bu parlak beyinlerin sadece
ülke ekonomisine, kültürüne değil, siyasetine katkısı da hayatidir.
Kutuplaştırmadan, kavgadan uzak, akla, mantığa, bilgiye, uzlaşmaya,
ifade özgürlüğüne, demokrasiye dayalı bir siyaset arenasını bu
insanlar oluşturabilir. Yeter ki memlekette kalsınlar. Onlar bize
lazım!
ADALET YÜRÜYÜŞÜ
NOTLARIM
BARIŞÇIL eylem olması, fiziksel fedakârlığın takdire şayanlığı,
sakin geçmesi, provokasyon ihtimaline önlem alınması, parti bayrağı
olmaması, sloganların, mesajların sadece adalet kavramıyla
sınırlanması güzel. İnşallah son ayağı da böyle olsun.
Niye katılmıyorsunuz diyenler için bilgi: İktidar liderlerinin
yurtdışı gezilerine davet edildiğim de oldu yakın zamanda, farklı
partilerin mitinglerine de ve bu yürüyüşe de... Hepsine davetleri
ve nezaketleri için müteşekkirim, onur duydum. Hepsine “Ülkenin
faydası için gitmeli”diye bakılabilir. Hepsine “Gazeteci için
müthiş haber, bilgi ve gözlem alanı” diye bakılabilir. İkisi de
gayet doğrudur. Ama kişisel tercihim vatandaş kadar her şeyin
dışında kalıp, o noktada durup tarafsız görüşümü yazmak.
Ben mizah yazarıyım. Ne bu bahsettiğim gezilere, mitinglere,
yürüyüşlere gidip siyasi gözlem yazmak isteyecek kadar siyaset
alanına konsantre ve vakıf bir haberciyim, ne de son yıllarda ülke
bu katılımlara rasyonel, salim kafayla bakacak halde.
Hiçbir partiye bayılmıyorum, arada bazısının beğendiğim noktaları
oluyor. Hepsini çatır çatır eleştirme, hepsinin performanslarıyla
ilgili makara yapma hakkımı sonuna kadar elimde tutmak
istiyorum.
Kafamı kurcalayan, fikrimi anlatmak istediğim konu olduğunda zaten
bu sayfalar var. Adaletin sıkıntılı durumunu defalarca kendi
tarzımda yazmışımdır. Benim adalet yürüyüşü stilim de budur.
Kılıçdaroğlu 20 günde 5 kilo kaybetmiş. Bu konuda aklıma 20 tane
şaka geliyor mesela. Yürüyüşe muhalefeti bırakıp kimler katılsa
siyaseten zararlı ama sağlık açısından kârlı çıkardı’dan tut...
Onun için beni geziye, yürüyüşe, mitinge davet etmeyin. Komedi
insanının kafası kırık, ne yazacağı belli mi?