CHP’nin, günlerdir sözde gizlenen ve açıklandığında rakiplerini
çıldırtacak Cumhurbaşkanı adayının ismi Muharrem İnce olarak
açıklanınca; hemen herkesin ortak kanaati; ‘dağ fare doğurdu!’
oldu.
Malum; haftalar boyu ‘çatı aday’ üzerinde çalışılmış; bulundu
zannedilen Abdullah Gül projesi fos çıkınca; derin hayal kırıklığı
içindeki partiden homurtular yükselmiş ve adayın mutlaka CHP’den
olması gerektiği vurgulanmıştır.
İktidar alternatifi olan ana muhalefet partisinin; bu denli hayati
bir konuda kendisini edilgen kılması ve Cumhurbaşkanı adayını başka
kapılarda araması, doğrusu anlaşılır gibi değildi.
Kılıçdaroğlu, ‘Gül’ projesi ile aklı sıra; iktidar partisinin
oylarını devşirecekti. Halbuki ‘Gül’ projesine CHP’lilerin büyük
çoğunluğu oy vermeyecek ve pirince giderken evdeki bulgurdan da
olunacaktı.
Mesele sonunda; ‘Gül’ olmadı, Muharrem İnce verelim! şeklinde
noktalandı.
Yeni sistemde ülkeyi, halk tarafından seçilen Cumhurbaşkanı
yönetecek; zira Bakanlar Kurulu’nu (hükümet) bizzat Cumhurbaşkanı
belirleyip atayacak.
Ülke yönetimini partideki bir arkadaşına bırakan bir siyasi, kendi
partisinin genel başkanlık koltuğunu ne kadar devam
ettirebilir?
Belli ki, ‘zoraki’ aday yapılan Muharrem İnce Cumhurbaşkanlığı için
aranan ve bulunan bir kişi değil. Zira Muharrem İnce’yi CHP genel
başkanlığına layık görmeyenler, nasıl olur da Türkiye’nin idaresini
onun eline verirler; o yüce makama layık görürler?
Demek ki hesap başka; Kılıçdaroğlu açısından kazanamayacağı belli
bir adaydan, parti içinden de büsbütün kurtulmak ve genel başkanlık
koltuğunda oturmaya devam etmek...
Ama kazın ayağı öyle mi; şayet Muharrem İnce CHP’nin oylarını
arttırırsa, Cumhurbaşkanlığı seçimini kaybetse bile Kılıçdaroğlu
artık o koltukta oturabilecek mi?
Yine belli ki, Kılıçdaroğlu; her ne kadar Muharrem İnce’yi CHP’nin
adayı olarak ilan etse de; bilerek veya bilmeyerek (!) İYİ parti
genel başkanı Meral Akşener’in adaylığına göz kırpmaktadır.
Nitekim görünen köy kılavuz istemez. İYİ parti’nin seçime girmesi
için elinden geleni ardına koymadı; 15 milletvekili arkadaşını
emirle mahut partiye gönderdi.
Halbuki Kılıçdaroğlu’nun, ‘Gül’ oyununu bozan bizzat Meral
Akşener’di ve bunu, bizzat kendi Cumhurbaşkanlığı adaylığı adına
yaptığını söylüyordu.
Kılıçdaroğlu bununla yetinmedi; Meral Akşener’in Cumhurbaşkanlığı
adaylığı için gerekli yüz bin imzanın ‘FETÖ’ ile dillendirilmesi
karşısında kızıp, bu yüz bin imzanın da CHP’li vatandaşlar
tarafından verilmesini istedi.
Dışarıdan adayımız Muharrem İnce diyor ama el altından Meral
Akşener’e mi çalışıyor ne?!
Bütün bunlardan da anlaşılıyor ki, Kılıçdaroğlu o çok arzuladığı ve
üzerine titrediği ana muhalefet koltuğuna daha fazla
oturamayacak.
Dikkat edilirse kendisi o makama, liderinin kazılan kuyuya
düşürülmesi ile gelmişti. O gün bugün kendisi de devamlı kuyu
kazmakta ve koskoca ana muhalefet partisini ‘edilgen’
kılmaktadır.
Bu da; bizzat kendisinin kazdığı kuyulardan birine, er ya da geç
düşeceğinin işaretidir.