Okula, kışlaya ve camiye parti siyaseti girdiğinde millet olarak
ağır faturalar ödediğimize en başta tarih şahittir. Bu bakımdan her
kim buralara siyaset sokarsa yanlış eder ve yanlış ediyordur.
Hadiseye prensipler penceresinden bakıldığında bazen bu tesbitin
ihlâl edildiğini de görürüz. Bir dönem bazı okullar kimilerince
ölçüsüz sahiplenilmişti ve başka siyasî görüşe mensup olanlar bu
tavırdan hep zarar gördü. Bazı okulların ‘bazı’larınca
sahiplenilmesi, kalan bazı okulların da ‘diğer bazı’larınca
sahiplenilmesine yol açıyor. Maksadımız kişileri ya da grupları
itham etmek olmadığı için sadece hatırlatma babından bu ifadeleri
kullanmayı tercih ettik. Bazı dönemlerde bazı okulların
‘kurtarılmış bölge’ muamelesi gördüğüne orta yaş sahibi herkes
şahittir ve bu tavır bir bütün olarak eğitim sistemine zarar
vermiştir.
2016-2017 eğitim yılının başlangıcı, menfur bir darbe girişiminden sonraya denk geldi. 15 Temmuz 2016’da milletin nefretini çeken bir darbe teşebbüsü yaşandı ve püskürtüldü. Bu çirkin teşebbüsün millete verdiği maddî ve manevî zararları saymakla bitiremeyiz. Ancak ve fakat, darbeye ve darbecilere tepki gösterirken de dengeli olmak mecburiyeti vardır. Her zaman ve her şartta itidal, selim akıl, on adım sonrasını düşünmek tavsiye edilir.
Eğitim yılının ilk haftasını darbe ile ilgili konulara tahsis etmek acaba isabetli olmuş mudur? “Çocukları darbeye karşı bilgilendirelim” derken kantarın topuzu kaçıp, işin içine siyaset bulaşmış mıdır? Bu sene değilse önümüzdeki sene bulaşma ihtimali yok mudur?
Doğru olmamasını umduğumuz bir habere göre işin içine maalesef siyasî anlayışlar karışmıştır. İddiaya göre, İskenderun’daki bir ilköğretim okulundaki bir öğretmen, 4. sınıf öğrencilerine siyasî kimliği olan bazılarının ismini anarak “Şunu mu seviyorsun bunu mu seviyorsun?” diye sormuş. Yine iddiaya göre okul müdürü bu haberi yalanlamamış, “Öğretmenimiz biraz fazla detaya girmiş. Kendisine yazılı ihtar verdik” demiş.