Bir millet, bir ümmet düşünün! Öylesine hassas, öylesine ince
düşünceli ki! Peygamberini kabrinde rahatsız edecek diye, tren
yollarına keçe döşüyor.
Evet keçe..
Hem de bu işleme Hz. Muhammed’in kabrinden 20 kilometre ileriden
başlıyor!
Bunu yapan bizim ecdadımız. Kimilerinin “kızıl sultan” diye
saldırdığı, aslında ulu bir hakan olan Osmanlı Padişahı Sultan
Abdülhamit.
Osmanlı’nın en sıkıntılı döneminde 33 yıl tahtta kalan, buna
karşılık bir karış bile toprak kaybetmeyen Sultan Abdülhamit, Hicaz
Demiryolu’nu yaptıran kişi. Bu projeyi gerçekleştirirken de iki
hedef güdüyor:
1) Hacılar kutsal topraklara rahat ulaşsın.
2) Osmanlı askerlerinin ulaşımı kolaylaşsın.
Hazine sıkıntılı, para yok, üstelik engel de çok. Abdülhamit, buna
rağmen demiryolu projesini gerçekleştiriyor. Son bölümü de, bizzat
kendisinin yaptığı 50 bin liralık şahsi bağış ile tamamlıyor.
Abdülhamit, Medine-i Münevvere’ye 20 kilometre yaklaşıldığında,
mühendislere bir talimat veriyor:
-Buradan sonra raylara keçe döşeyin.
Amaç, trenlerin raylardan çıkardığı seslerin engellenmesi, böylece
Peygamberimizin yattığı yerde rahatsız edilmemesi!
Bizim, Peygamberine bu kadar büyük saygı gösteren ve böylesine ince
düşünen bir ecdadımız var. Bu millet, onların torunları.
Geldiğimiz nokta ise, kelimenin tam anlamı ile içler acısı!..
Bir kenara bıraktım, sağda solda patlayan canlı bombaları. Nihayet,
sözde İslam adına kan döken, can alan bir sapkın, Mescid-i
Nebevi’ye, Peygamberimizin kabrine kadar ulaştı. Mescid-i
Nebevi’nin otoparkındaki kontrol noktasında da kendini
patlattı.
Nereden nereye…
Bu dinin gerçek sahipleri, Peygamberine duyduğu saygıdan dolayı
“ses çıkmasın” diye raylara keçe döşüyor. O din adına hareket
ettiklerini iddia eden sapkınlar da kabrinin yanı başında bomba
olup patlıyor. Hem de tam Ramazan Bayramı arifesinde!
Böyle Müslümanlık olmaz…
Hatta böyle bir din bile olamaz!
Maalesef, bugün dünya üzerinde İslam adına hareket ettiğini iddia
edip, masum insanların canlarını alan bir kafirler topluluğu
var.