Geçtiğimiz hafta, Birleşik Krallık’ın kuzeyini keşfettikten sonra, bu sefer adanın öteki tarafına doğru uzanmak farz oluyor. Zira bu kadar yol kat edip, bu kıtaya ayak bastıktan sonra, etrafı ziyaret etmek keyiften başka bir şey vermiyor. Hal böyle olunca, soluğu İngiltere’nin hüküm sürdüğü adanın batı yakasında, karşı kıyılarda alıyoruz ve İrlanda’ya ayak basıyoruz. Ülkenin başkenti ve en büyük şehri Dublin, bizi karşılıyor ve bu ziyareti keyifli kılacak pek çok şey vadediyor.
Dublin, Orta Çağ zamanından beri ülkenin başkenti olarak hüküm sürüyor. Vikinglerin bu kıtaya göç etmesiyle kurulduğuna inanılan şehir Avrupa’nın en önemli kültür başkentlerinden birisi. Müzik ve edebiyat alanındaki başarısı, adanın sınırlarını aşarak dünyaca tanınan isimleri diğer ülkere tanıtıyor.
Oscar Wilde, Jonathan Swift, Maeve Binchy gibi isimler, dünya edebiyatına büyük katkılarda bulunarak İrlanda’nın dilini dünyaya tanıtıyor. Her ne kadar bu denli eskiye uzansak da aslında Dublin oldukça genç bir şehir olarak da tanınıyor. Nüfusun neredeyse yarısı 25 yaşın altındaki genç nüfustan oluşuyor.