Türkiye, 15 Temmuz felaketinden sonra bugüne dek misli
görülmemiş bir “yeniden yapılanma” süreci yaşıyor. Hükümet
tarafından çıkartılan kanun hükmünde kararnameler başta Türk
Silahlı Kuvvetleri olmak üzere çok sayıda kurum ve kuruluşun
üzerinden buldozer gibi geçiyor.
Hedef, devletin içinde yuvalanmış FETÖ’yü bu kurumlardan
arındırmak, bir daha ayağa kalkamayacak ölçüde ezmek.
Bu yaptırımlar ne kadar sürer, bilemiyoruz.
Bugüne kadar çeşitli devlet kurumlarında görevlerinden alınanların
sayısı altmış binin üzerinde. Cezaevlerinde binlerce tutuklu
bulunuyor. Daha fazlası da gözaltında...
FETÖ, kırk yıla yakın bir zamandır tüm devlet kurumlarına sızmış,
yerini sağlamlaştırmış ve başkaldıracağı günü beklemiş.
***
“Fethullah Gülen Cemaati”, “hizmet hareketi” adları altında
faaliyet gösteren bu sinsi örgüt son çözümlemede bir “dini
yapılanma”; bu nedenle 40 yıldır çeşitli hükümetlerin
“Müslümanlardan bir zarar gelmez” yaklaşımları nedeniyle dört yıl
öncesine kadar müsamaha gördü.
Ne var ki takke düşüp kel göründüğünde iş işten geçmişti.
Türkiye öyle bir duruma getirilmişti ki köklü bir yapılanma
kaçınılmaz oldu. Ancak ortada mutlaka çözülmesi gereken bir sorun
var. İktidarların kafası “bunlardan bir zarar gelmez” mantığıyla
çalıştığı sürece ortaya çıkacak “boşluk” bir başka “İslami
örgütlenme” tarafından doldurulacaktır.
İslamın, neredeyse tüm İslam ülkelerinde iktidar olma eğilimleri
taşıdığı bu konjonktürde Türkiye’de de bu eğilimlerin önünü kesmek
kolay olmayacaktır.
***
Köklü bir yeniden yapılanma hiç kuşkusuz iyidir, fakat her
şeyden önce kafaların yeniden yapılanması zaruridir.
Türkiye, kuruluş yıllarındaki fabrika ayarlarına dönmeli, laiklik
üzerinde derinine düşünülmeli ve din ile devlet işlerini kesin
olarak ayıran laiklik toplumca içselleştirilmelidir.
Karşıtları din adına devlete etki etme ve bu şekilde devleti ve
toplumu idare etme amacını taşırlarken laik yaşam biçimini
benimseyenler kişisel ve vicdani kanaatlerini devlete mal etme ve
bunlar vasıtası ile devleti veya toplumu idare etme çabası içinde
bulunmazlar. Laiklik, bir devlet ve toplum yönetimi biçimi
olduğundan varlığı veya yokluğu kişilerin yaşam biçimini doğrudan
etkiler. Bu öneminden dolayı laiklik T.C. Anayasası’nın
“değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek maddeleri” arasında
sayılmıştır.