İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen
Cumhuriyet davasının 28 Temmuz’daki ilk duruşmasında yedi
arkadaşımız hakkında tahliye kararı verilmesi bizlerde, 11
Eylül’deki ikinci duruşmada geriye kalan beş arkadaşımızın da
tahliye edilecekleri beklentisini doğurmuştu. Olmadı. Beklentimizi
25 Eylül’de yapılacak duruşmaya erteledik. Dileriz, her iki
duruşmada da arkadaşlarımızın ve avukatlarının yaptıkları
savunmalarla çökertilmiş olan bu dava arkadaşlarımız lehine
noktalanır.
Cumhuriyet davası, yalnızca biz
meslektaşlarının değil, ülkemizin ve dünyanın önde gelen aydınları,
sivil toplum örgütleri tarafından ilgi odağı
olmuştur.
Bu hafta Polonya-Varşova’da düzenlenen
uluslararası katılımlı bir panelde Birleşmiş Milletler (BM) ile
Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’nın (AGİT)
temsilcisi “Türkiye’de medyayı nasıl
özgürleştiririz?” konulu bir panelde
tartıştılar. Avrupa Parlamentosu’ndan çeşitli ülkelerin
parlamentolarına, Uluslararası PEN Yazarlar Örgütü’nden ve yine bir
basın özgürlüğü kuruluşu olan Article19’a, Sınır Tanımayan
Gazeteciler Örgütü’ne kadar sayısız uluslararası kurum ve kuruluşun
gözü Türkiye’nin üzerindedir. Ülkemizde gazeteciler uyduruk
suçlamalarla tutuklandıkça, haklarında akıl almaz mahkûmiyetler
istendikçe, dünyanın gözünün ülkemizin üzerinde olması sürecektir.
Yukarıda sözünü ettiğimiz tartışma konusu bile tek başına utanç
duyulması gereken bir durumdur.
Anayasasında “demokratik hukuk
devleti” yazan bir ülkede gazetecilerin
uyduruk, kumpasçı davalarla düşürüldükleri durumun düzeltilmesini
yabancıların görev olarak kabullenmeleri Türkiye’nin itibarını
zedelemektedir.
Siyasal iktidar, ülkemizin düşürüldüğü bu utanç
verici durumu umursamayabilir. Biz umursuyoruz. Bu nedenledir ki
adalet, demokrasi, özgürlük mücadelemizin dozu giderek artmaktadır,
daha da artacaktır.
***