Türkiye yakın tarihinin hiçbir döneminde böylesine
yalnızlaşmamış, uygar dünya tarafından böylesine
dışlanmamıştı.
Kaç dostumuz kaldı diye sorduğumuzda, aklımıza Katar,
Azerbaycan, Pakistan bir
de “konjonktürel dostumuz” Rusya
Federasyonu’ndan başka ülke gelmiyor.
İktidar dış politikada gaf üstüne gaf yapıyor. İç
politikamızdaki uygulamalar uygar ülkelerin anlayamayacakları kadar
karmaşık ve vahim.
Sayın Cumhurbaşkanı, içeride ve dışarıda akli melekeleri
yerinde hiçbir insanın anlamasına olanak olmayan siyasetler
izliyor.
Yurtdışında artık kimse söylediklerine bir anlam veremiyor,
söylediklerine inanmıyor. Yel değirmenleriyle savaşa
tutuşmuş Don Kişot gibi
davranışlar sergiliyor.
Almanya, Hollanda, Belçika, Avusturya gibi ülkeler onun da,
başka AKP’li politikacıların da ülkelerinde Türkiye kökenli
yurttaşlarıyla buluşmalarına izin vermiyor.
Bu ülkelerde arada bir yazıştığımız, haberleştiğimiz
meslektaşlarımız var; kendilerine sorduğumuzda bize sayısız neden
sıralıyorlar.
Bu ülkelerde toplam beş milyona yakın yurttaşımız, soydaşımız
yaşıyor. Bunlar siyasal açıdan tekçi bir blok oluşturmuyorlar.
İçlerinde AKP ve MHP yandaşları gibi CHP yandaşı sosyal
demokratlar, sosyalistler, HDP yandaşı Kürtler, bağımsız
liberaller, çok sayıda Ezidi, Süryani, muhalif Aleviler de
var.
Sayın Cumhurbaşkanı her konuşmasında bu gruplardan bir ya da
birkaçını küstürüyor. Örneğin, HDP Eş Genel
Başkanı Selahattin Demirtaş’ı “teröristlikle” suçluyor.
Oysa ortada ne bir iddianame ne de bir yargı kararı var. CHP Genel
Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu
Adalet Yürüyüşü’nde PKK’li ve FETÖ’cü teröristlerle kol kola
yürümekle suçluyor. Kol kola yürüdüğü insanlar TBMM’de üçüncü büyük
grup olan HDP’nin milletvekilleri. Haklarında yargıdan gelen bir
herhangi bir suçlama bulunmuyor. Yurtdışındaki HDP yanlısı gibi CHP
yanlısı sosyal demokratlar da bu suçlamalardan rahatsızlık
duyuyorlar. Batılı ülkelerin yönetimlerine de bu suçlamalar
inandırıcı gelmiyor.