Türkiye’de 2016 yılı içinde 1948 kişi cinayete kurban gitmiş;
bu, her gün beş kişinin bir cinayet sonucu yaşamını yitirdiği
anlamına geliyor. Nüfusumuz 79 milyon 814 bin 871. Nüfusu 126
milyon 323 bin 715 olan Japonya’da ise aynı yıl içinde işlenen
cinayet sayısı 200.
Bizler, gazetelerde, televizyonlarda her gün cinayet haberleriyle
karşılaştığımızdan olağan olmayan ölümleri ne yazık ki kanıksadık.
Bu haberleri görüp geçiyor, üzerinde düşünmüyoruz.
***
İnsanlarımız umutsuzdur, öfkelidir. Sürekli yaşanan düş
kırıklıkları, düşülen umutsuzluk sarmalı ve buna bağlı olarak
kabaran öfke insanları saldırganlaştırmaktadır.
Türkiye, işlenen cinayet sayısı kadar trafik kazası ölümlerinde de
Avrupa’da ilk sıradadır. Bu sayılar ülkemizde insan hayatına
verilen değerin düşük düzeyinin göstergeleridir.
İnsanların birbirlerine karşı sevgisizlikleri, saygısızlıkları
endişe verici boyuttadır.
Ülkemiz genelinde uzlaşma kültürü uygar ülkeler düzeyinde
gelişmemiştir. İnsanlarımız, aralarındaki sorunlarda kolayca kaba
kuvvete başvurmaktadır. Bir sonraki adım ise cinayettir. Ölümlü
trafik kazalarının başlıca nedenlerinden biri de arkadan gelene yol
vermemek, sollarken sağdakini sıkıştırmak gibi
saygısızlıklardır.
***
Bilim insanları kentlileşmenin uzlaşma kültürünü geliştireceği
düşüncesindedir. Ne var ki kentte yaşıyor olmak kentlileşmek için
yeterli değildir. Kentlileşmenin önkoşulu kent kültürünü
özümsemeye, içselleştirmeye hazır olmak, buna çaba
göstermektir.
Oysa kırsaldan gelen göçmenler kentlerin varoşlarına, çeperlerine
yerleşerek ya yeni yerleşim yerleri kurmakta ya da kendilerinden
önce gelenlerin yaşam biçemlerine ayak uydurmaktadırlar.