Geçen yazımızı, “HADEP’in yerine kurulan
Demokratik Toplum Partisi - DTP de
kapatılacaktı” diyerek sonlandırmıştık.
Parti kendisini şöyle tanımlıyordu: “DTP,
demokratik uygarlık çağı değerleri olan özgürlükçü,
eşitlikçi, adaletçi, barışçı, çoğulcu, katılımcı, çok
kültürlü toplumuzenginlik olarak gören ve yenileşmeyi savunan;
insan ve toplum odaklı diyalog ve uzlaşıya
dayalı, otoriter-merkezi-hiyerarşik siyaset yapma tarzı
yerine, demokratik-yerel-yatay işleyişi benimseyen, demokratik
iç işleyişi kararlılıkla savunan, barışçıl demokratik
siyaseti esas alan, evrensel değerlere sahip çıkan, her
türlü ayırımcılığıve ırkçılığı ret eden, insanlığın
özgürleşmesini, cinsler arası eşitlikte gören, bu temelde
özgür, ekolojik toplumu hedefleyen
demokratik, özgürlükçü, eşitlikçi sol bir
kitle partisidir.”
Bu, “emekçi sınıflar” ilişkisi dışarıda tutulacak olursa
genel anlamda bir “sosyal demokrat” parti tanımlamasıydı.
Nitekim DTP,Sosyalist Enternasyonal’e ve Avrupa Sosyalist
Partisi’ne gözlemci statüsünde katılmıştır.
DTP, Ahmet Türk’ün genel başkanlığında
bağımsız adaylarla girdiği 22 Temmuz 2007 genel seçimlerinde
TBMM’ne 21 milletvekili sokmayı başardı. Ne var ki Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya,
partinin PKK’yi desteklediği gerekçesiyle kapatılması için 16 Kasım
2007 tarihinde Anayasa Mahkemesi’nde dava açtı.