Bu Avrupalıların Türkiye merakı bir türlü bitmek bilmiyor. Dün
sabah Almanya’dan bir telefon. Arayan Kuzey Ren Westfalya
Eyaleti’nin önemli gazetelerinden bir gazeteci arkadaşım.
Tutuklanan HDP milletvekilleriyle ilgili bir yazı hazırlıyormuş.
Sordu, “Sizde cumhuriyet başsavcılarının çalışmalarını
koordine eden bir üst makam var mı?” Bildiğim kadar yok,
her cumhuriyet başsavcısı bağımsız çalışıyor. Bunları söyledim.
Üsteledi. “Peki, o zaman nasıl oluyor da Ankara,
Diyarbakır, Hakkâri, Van, Şırnak ve Bingöl’deki
savcılar aynı gün, aynı saatte, aynı gözaltı kararını
çıkartıyorlar? Bunda bir tuhaflık yok mu?”
Var tabii de bunu elin Almanına nasıl anlatayım? Tesadüf mesadüf
diye geçiştirdim; inanmadı doğal olarak. Yine de teşekkür etti.
***
Bir süre önce Frankfurt Kitap Fuarı nedeniyle Almanya’daydım.
Beş gün Frankfurt, üç gün Hamburg, sonra sevgili yurdum. İnanılır
gibi değil, herkes Türkiye’yi konuşuyor. Nasıl olmasın,
televizyonlar, gazeteler, dergiler her gün Türkiye’den haberlerle
dolu.
Fuarın tanıtım panolarında Can Dündar…
Çeşitli televizyon ve yazılı medyanın forumlarında konuşmacı; gidip
iki laf edeyim diyorum, ne mümkün. Salonlar tıkma tık dolu.
Kalabalığı yarıp ancak kucaklaşabiliyoruz. Can, kapan televizyonun,
gazetenin elinde kalıyor. Nitekim bir hafta sonra Federal Almanya
Cumhurbaşkanı Joachim Gauck tarafından
Berlin’deki Cumhurbaşkanlığı Sarayı’na davet ediliyor.
***
İnsanlar Türkiye’de neler olup bittiğini merak ediyor. Hele fuarda, sokakta, otelde konuştuklarım… Türk olduğumu öğrendiklerinde yüzlerine acılı bir ifade yerleşiyor. Rahatsız oluyorum. Acınır olmak beter bir duygu.