Türkiye, insanı yoran zor bir ülke. Bu, fiziki değil, kafaca bir
yorgunluk. Yarın ne olacağını, nasıl bir hayat yaşayacağını
bilememek insanlarda tedirginliğe, endişeye, korkuya yol açıyor.
Eğer insanlarla kolay ilişki kurabilen bir yapıya sahipseniz bu
duygular sizi de etkiliyor.
Bir süredir yazılarıma ara vermiştim, nedeni sözünü ettiğim
yorgunluktu. Şimdi Gökçeada’daki köyümüzdeyim. Doğa, buranın
insanları, adanın dinginliği bana eski gücümü yeniden kazandırdı.
İnsanı atalete sürükleyen o yorgunluğu attım üzerimden. Siz değerli
okurlarımla buluşmak üzere yeniden klavye başındayım.
Ülkemin sorunlarından, “Ne olacak bu memleketin hali” sorusuna
yanıt bulma çabalarından kopmadım.
Kolay değil. Yaşım 75’e yaklaşıyor. 1960 yılı 28 Nisan olaylarında
gözaltına alınıp 25 gün Davutpaşa Kışlası’nda tutulduğumda 17
yaşındaydım. O zamandan bu zamana 58 yıl geçmiş. Sonrasında
katıldığım gençlik hareketleri, sosyalist mücadele, bunların diyeti
olarak ödediğim 22 yıllık yurtdışı sürgünü… Kişinin ülkesinin ve
dünyanın geleceğine dair ideallerinden vazgeçmesi kolay değil. Ben
vazgeçmedim, vazgeçenlere üzülüyorum. Bambaşka hayaller uğruna
olmadık yerlere kapılanıyorlar, amansız bir debelenme içinde
yuvarlanıyorlar.
*** Diyeceğim o ki siyaset bugün de
benim ilgi alanım. 1996 yılından bu yana düzenli olarak yazdığım
Cumhuriyet’te okurlarımdan çok şey öğrendim. Onlara müteşekkirim.
Bundan böyle de onlara layık olmaya çalışacağım.
Erken seçim kararı herkes gibi beni de heyecanlandırdı.
10 gün sonra yapılacak Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimleri
geleceğe yönelik olarak büyük ölçüde kaderimizi belirleyecek.
1950’den bu yana hiçbir seçim Türkiye için bu değin belirleyici
olmamıştı.
Anketler bu seçimlerin Sırat Köprüsü ile örneklenebilecek bir durum
yarattığını gösteriyor. Köprüyü ya geçeceğiz ya da aşağıya
düşeceğiz.
CH...