Erken seçimler, kampanyalar, sonuçlar derken, zaman çabucak
geçiverdi. İki gün önce televizyon ekranlarında parlamenter
demokrasinin lağvedilerek, yerine tek adam rejiminin geçirilmesini
izledik.
Devir töreni, Cumhurbaşkanı’nın zevki ölçüsünde şaşaalı oldu.
Üzerinde söylenecek, yazacak pek bir şey yok. “Zevkler ve renkler
münakaşa edilmez!” yollu halk deyişini anımsayalım, yeter.
*** Beni Cumhurbaşkanlığı ve
milletvekili seçimi sonuçlarından sonra ilgilendiren Cumhuriyet
Halk Partisi oldu. Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel
başkanlığındaki CHP oyların yüzde 22.64’ünü alırken CHP’nin
cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce yüzde 30.79’unu
aldı. Bu fark gerek kamuoyunda gerekse CHP içinde tartışmalara yol
açtı. Giderek olağanüstü kurultay talepleri ortaya atıldı. Hatta bu
doğrultuda delegelerden imza toplanmaya başlandı.
CHP içinde sonuçlara ilişkin tartışmaların başlaması doğal ve
yararlıdır.
Milletvekili seçimlerinde yüzde 22.64’lük oy oranı doğaldır. CHP
seçmenlerinden yaklaşık yüzde 2.5’luk bir kesimi Halkların
Demokratik Partisi baraj altında kalmasın düşüncesiyle oylarını bu
partiye yönlendirmişler, bu yoldan Adalet ve Kalkınma Partisi’nin
yaklaşık 60 milletvekili fazladan alarak TBMM çoğunluğu elde
etmesini engellemişlerdir. Böyle bakıldığında CHP’nin kemikleşmiş
yüzde 25’lik oy oranını koruduğu görülecektir.
CHP bu oy oranıyla yetinmeli midir? Kesinlikle hayır! CHP, sosyal
demokrat ve Atatürkçü bir parti olduğu iddiasındadır. Bu iddiasını
sürdürmeli, giderek sosyal demokratik açılımlarla özellikle
kentlerde, çoğunlukla da kent çeperlerinde yaşayan emekçilere
yönelik söylemler geliştirmelidir.
Hiçbir sol partiye rakibi olan sağ partilere benzediği savı oy
kazandırmaz.
CHP her şeyden önce bir kent ve kentli partisidir. Türkiye
genelinde seçmen tabanını eğitimli kesimler ve bilinçli...