Irak ve Suriye'nin parçalanması yönündeki gidişat Ankara ve
Tahran'ı birbirine yakınlaştırıyor. Barzani'nin "bağımsızlık"
referandumu sonrası takınılan ortak tavır bu yakınlaşmada "tarihi
bir anın" geldiği yönünde yorumları beraberinde getirdi. Nitekim
Cumhurbaşkanı Erdoğan çarşamba günü 4. Yüksek Düzeyli İşbirliği
Konseyi Toplantısı için Tahran'daydı.
Ziyarette turizmden bankacılığa, gümrüklere ve doğalgaza kadar
ekonomik işbirliği konusunda birçok imza atıldı. 30 milyar dolarlık
ticaret hacmi ve milli paraların kullanılması konuları öne çıktı.
Dahası, IKBY'nin referandum kararına yönelik nasıl bir politika
uygulanacağı ve Suriye'deki çatışmasızlık bölgelerinin yönetilmesi
her seviyedeki müzakerelerin çerçevesini oluşturdu. Bu da iki
ülkenin "savunma ve istihbarat" alanlarında yakın bir işbirliği
arayışında olduğunu gösteriyor.
Türkiye ile İran'ın yakınlaşmasının birçok meydan okuma ile
yüzleşmesi gerektiği aşikâr. Kasrı Şirin anlaşmasından beri sıcak
çatışma yaşamayan bu iki güçlü komşunun ilişkilerinde yine de
rekabet boyutunun işbirliğinden önde olduğunu görmek gerekir.
Tarihten bu rekabetin örneklerini tek tek saymaya gerek yok. Sadece
2011'de başlayan Suriye iç savaşının seyrine bakmak bile iki
bölgesel güç arasında nasıl bir kapışmanın yaşandığını
gösterecektir.
İşte bu sebeple Irak ve Suriye'nin parçalanması gibi hayati bir
tehdit karşısında işbirliğine yönelen Ankara ve Tahran'ın bu
kararlılığının test edileceği birçok husus ve olası kriz bulunuyor.
Öncelikle Kuzey Irak'tan başlarsak...