Sivil katliamları göz ardı eden ABD uçaklarının bombalaması
sayesinde Musul ve Rakka operasyonlarında sona yaklaşılıyor.
DEAŞ sonrasında asıl kapışmanın Irak ve Suriye'nin geleceği üzerine
olduğu ise artık malumumuz. Bu kapışma iki ülkeyi de birlikte
parçalanmaya götüren süreçleri hızlandırıyor.
İlk kritik gelişme, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nin (IKYB) 25
Eylül'ü bağımsızlık referandumu tarihi olarak belirlemesi. Hem de
statüsü tartışmalı Kerkük'ü dahil ederek. Irak'ın federalizm ile
yönetilemeyeceğini gösteren bu hadise Suriye'nin de federal bir
geleceği olamayacağını şimdiden ilan ediyor.
İkincisi ise Suriye'nin doğu ve güneydoğusunun kontrolü üzerine
sahadaki hareketlenmenin artması.
Yani, Rakka'dan sonra Deyr-ez Zor'u kimin ele geçireceği ve Suriye-
Irak sınırını kimin kontrol edeceği üzerindeki kavganın büyümesi.
Nitekim Ürdün sınırına yakın Tenef bölgesinde yetiştirdiği
muhalifleri korumak için ABD, Esed güçlerini iki defa bombaladı ve
en son da SDG'yi vuran Suriye rejimine ait bir SU-22 savaş uçağını
Tabka'da düşürdü.
Lakin bu saldırılara rağmen Esed güçleri ile İran destekli Şii
milislerin 2012'den bu yana ilk defa Tenef bölgesinde Suriye-Irak
sınırında buluşmaları Washington'da alarm zilleri çaldırıyor.
ABD, bölgeye daha önce Ürdün'de konuşlanan HIMARS füze
sistemlerini kaydırsa da bu tür taktiklerin Esed güçlerinin ve İran
destekli Şii milislerin genişlemesini engelleyemeyeceği ortada.