Darbecilerin tasfiyesi konusunda ABD'li yetkililerin "endişeli"
ve "uyarıcı" açıklamalara devam etmesi ikili ilişkilerde cidden
"endişe verici" boyutlar kazanıyor.
En son ABD Merkez Kuvvetler Komutanı J. Votel, DAİŞ ile mücadelede
işbirliği içinde oldukları darbeci askerlerin tutuklanmasından
dolayı "kaygılı" olduğunu söyleyiverdi.
Bu sıkıntılı konuşma işine odaklanmış, DAİŞ ile mücadelenin
aksayacağını düşünen bir bürokratın teknik kaygılarını dile
getirirken kullandığı bir argüman değil. Obama yönetiminin Türkiye
politikasının 15 Temmuz gecesi açığa çıkan savrulmasının başka bir
tezahürü.
Hatırlayacaksınız, Dışişleri Bakanı Kerry'nin darbe girişimi ile
ilgili ilk açıklaması çok talihsiz bir beyandı. Türkiye'de sanki
iki taraf var ve onlara itidal tavsiye ediyormuşçasına "istikrar ve
sürekliliği" korumaktan bahsediyordu.
Hem darbe hem de demokrasi kelimesi açıklamada unutulmuştu; tıpkı
otoriter rejimlerdeki darbeler karşısında kullanılan cümleler sarf
edildi. Bunun sebebi darbe girişiminin başarılı olması halinde
darbecilerle çalışmaya alan bırakma arzusu olabilir. Zira darbe
kelimesi kullanılırsa cunta yönetimiyle askeri işbirliğini durdurma
zorunluluğu bulunuyor.
Başkan Obama'nın daha geç bir saatte Türkiye'de seçilmişlere
verdiği destek ABD'nin "kuşku" uyandıran tavrını kısmen
toparlayabildi. Kısmen diyorum, çünkü ABD'nin 15 Temmuz darbe
girişimi ile doğrudan ya da dolaylı bir bağlantısının olup olmadığı
kritik bir mevzu olarak kalacak. 15 Temmuz gecesi İncirlik'in
kullanılması ve FETÖ lideri Gülen'in iade edilmemesi zihinlerde bu
mevzuyu sürekli canlı tutacak.