Barış Terkoğlu Cumhuriyet Gazetesi

Teğmen Çelebi kendini niçin öldürdü!

Cumhuriyet Gazetesi Yazarı Barış Terkoğlu'nun bugünkü (13.10.2022)''Teğmen Çelebi kendini niçin öldürdü!'' başlıklı yazısı.

13 Ekim 2022 | 4.394 okunma

“Sen artık

bu kitapta:

noktaları 

virgülleri 

satırları taşımıyorsun.”

(Nâzım Hikmet, Benerci Kendini Niçin Öldürdü)

Kalp krizi, kanser deriz. Oysa insan, gözü açıkken hayatına son veren tek canlıdır. Ömrü akıp giderken yaşam, nefes alışverişinden ibaret hale gelir. Fikir ölür, inanç ölür, idealler ölür. Geriye, nihayet için bir sebebin onu bulması kalmıştır.

Teğmen Çelebi’yi Ergenekon kumpasında tanıdım. Tanıdım dediğime bakmayın. Ne oturup sohbet etmişliğimiz ne çay içmişliğimiz vardı. Benim için dava dosyalarında, mahkeme salonlarında haksızlığa uğramış genç bir subaydı. Kimilerine göre Türk ordusunun “sarı öküzü”ydü. Generallere giden yol onun teslimiyle açılmıştı.

PKK ile Hizbullah’ı, DHKP-C ile Hizbuttahrir’i, TİKKO ile İBDA-C’yi aynı anda yöneten sözde bir Ergenekon örgütü icat etmişlerdi. Sağ milliyetçi çizgideki ateşli bir genç olan Çelebi’yi, Hizbuttahrir bağlantılı ilan edip kumpasa monte etmişlerdi.

Gözaltındayken telefonu açılmış, içine Hizbuttahrircilerin numaraları yüklenmişti. O dönemin Emniyet’i “sehven” diye açıklamıştı. İşte yıllarca “sehven” ile akılda kalan o haberi yapan gazeteciydim. Sonra ben de tutuklandım. Sebeplerden biri de buydu. Savcı Zekeriya Öz’e göre, zaten içi boş değilmiş gibi, Ergenekon davasının içini boşaltıyordum.

HAPİSTE VEKİLLİK GARANTİSİ
Siyasi davalar sanıldığı gibi salonlarda ilerlemez. Milletin sinesinde görülür. Eylem duruşma salonunda olsa da kavgası ve etkisi dışarıdadır.

Ergenekon kumpasında da öyleydi...

FETÖ, kumpasın vurucu gücüyse, AKP de siyasi ayağıydı. Erdoğan, kürsüden “Ergenekon’un savcısıyım” diyordu. Gerçek savcı Zekeriya Öz’ün ayağına taş değmesin diye zırhlı aracını ona hediye etmişti. Ne yapsa savunuyor, hangi skandaldan çıksa arkasında duruyordu. Taraf’tan Zaman’a FETÖ gazeteleri ne yazıyorsa, Sabah’tan Star’a AK gazeteler de aynı yerdeydi.

Cezaevinin bir yanı çileyse öbürü imkândır. İnsan dört duvarın arasında çürüyüp yok da olabilir. Bir başka dünyayı da keşfedebilir. Mahpus deyimiyle, “Patlıcan girdik, imam bayıldı çıktık” derler buna.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
200 günlük burun sürtme davası 01 Aralık 2025 | 284 Okunma Bir garip ölüm hikâyesi 27 Kasım 2025 | 502 Okunma CHP’yi ‘gayrımeşrulaştırma’ operasyonu 13 Kasım 2025 | 113 Okunma Eğitimsiz okullar bakanlığı 10 Kasım 2025 | 76 Okunma Aranan casus sonunda bulundu! 27 Ekim 2025 | 781 Okunma