Hapishanelerde iki yılım geçti. Demir kapının her açılışında, “Dışarıdakine bir şey mi oldu” endişesinin yükselişini biliyorum. Öte yandan; dışarıdaki evlat, eş, anne-baba olmanın hapislikten daha zor olduğunu da...
Katılanların elinde, gazeteci Yavuz Oğhan’ın yazdığı, geliri içeridekilerin ailelerine bırakılan Millete Emanet kitabı vardı. Açıklamadan sonra onların yaşadıklarını dinledim.
HAPİSTE İLK EVLİLİK YILDÖNÜMÜ
İlk sözü Medya AŞ Genel Müdürü Pınar Türker’in
annesi Kadriye Hanım aldı. Kızının, Düzce’deki cezaevinde
16 kişilik koğuşta kaldığını, bazen 25 kişiye kadar çıktığını
anlattı: “8-10 gün yer yatağında yattı, eşyaları poşetteydi.
Ziyaret için Beykoz’dan Düzce’ye 2 buçuk saatte gidiyoruz. Pınar’ın
iki çocuğu da operasyon olduğunda reşit değildi. Biri şu an 8.
sınıfta. Çocuklar psikoloğa gitmeye başladı.” Türker’in
yaşlı babasının, görüşlerde uğultudan hiçbir şey
duyamadığını, “Sen bana anlatırsın” dediğini söyleyen
Kadriye Hanım konuşurken, eşi gözleri dolu dolu dinliyordu.
Derken...