Libya'da, Tobruk merkezli darbeci Hafter yönetimi, Rusya, Mısır, S. Arabistan, BAE ve Fransa'nın desteğini alarak, BM'nin Libya'nın resmi ve meşru temsilcisi olarak tanıdığı Trablus merkezli Sarrac yönetimine karşı üstünlük sağlamıştı.
Hafter
yönetiminin batıya doğru ilerleyişi, Trablus'a dayanmış ve meşru
hükümetin varlığı tehlikeye düşmüştü. İşte böyle bir zamanda
Türkiye, meşru Sarrac yönetimiyle "Deniz Yetki Alanları Anlaşması"
imzalayarak, Doğu Akdeniz'de devam eden yetki sahaları karmaşası
konusunda, hakkı olan önemli bir avantaj elde etmişti. Bu anlaşma
başta Yunanistan, GKRY ve Mısır olmak üzere Hafter'i destekleyen
diğer ülkelerce panikle karşılanmıştı.
Dengeler değişiyor
Türkiye, bu anlaşmanın sürekliliğini sağlamak amacıyla
UMH'yle (Ulusal Mutabakat Hükümeti), "Güvenlik ve Askeri İşbirliği
Anlaşması" yaparak meşru hükümete destek olmuş, askeri danışmanlar
heyeti Libya'da görev almış, UMH askeri gücünü yeniden
teşkilatlandırmış, mahallinden takviye etmiş, organize etmiş ve
ilave eğitim vermiştir.