Silivri'de cezaevinde yaptığım röportaj sırasında söylemişti
Hanefi Avcı:
“Hep aynı nöbetçi mahkemeye, kendi adamlarına denk getirirler,
tutuklama ve benzer taleplerini…”
Cemaat uzun süre hukuki dosyaların içine hasımlarını bu yolla
katmış, bu yolla tasfiye politikaları uygulamış, bu yolla haklı ve
hayati adli süreçlerin kirlenmesine, çürümesine yol açmıştı.
Sonra keser döndü, sap döndü kirlilik ortaya çıktı.
Bu işleri yapanlardan bir kısmı tutuklandı.
Ancak ucu derinlerde bir yapıdan söz ediyoruz.
Nitekim cemaat aynı yöntemi bu kez bu kişilerin tahliye edilmesi
için kullanmaya kalktı.
Bir hakim, 29 Sulh Ceza Hakimi, reddi hakim ve tahliye talepli
başvurudan, reddi hakim kısmını kendisi karara bağladı ve 10 farklı
sulh hakiminin hepsinin bu dosyaya ilişkin yetkisini ortadan
kaldırdı. Tahliye kısmını da 32. Asliye Ceza Mahkemesi Hakimi'ne
havale etti. 32. Asliye Ceza Hakimi, soruşturma dosyalarını hemen
hiç incelemeden (savcılıktan dosyalar kendisine gelmeden), vahimi
yetki alanı dışına çıkarak 75 sanık hakkında tahliye kararı verdi.
Bunu mümkün kılan, tutukluluğa yönelik itirazların ve reddi hakim
kararının görüşülmesine ve bu konuda 32. Asliye Ceza Mahkemesi'nin
görevlendirilmesine karar veren kişi bilinen bir hakim… Bir dönem
İstanbul'daki 11 No.'lu özel yetkili mahkemenin üyesi olan, Balyoz,
Ergenekon gibi davalarda yer alan bir kişi…