Tahir Elçi'nin öldürülmesi içimizde sadece bir sızı değil, bir
öfke. Ve hep öyle kalacak.
Tahir, bu ülkede özgürlük, hak, demokrasi mücadelesine şöyle ya da
böyle değmiş herkesin dostu, tanışı olan, cesur, dirayetli,
demokrat bir hukukçuydu.
Şiddete taraf olmadan mesafeli duran, durabilen, bunu yüksek sesle
ifade eden az sayıda insanlardan birisiydi.
Ve o kurşun gelip onu buldu!
O dar sokakta, hendekle polis arasında, o kurşun gelip onu mu buldu
yoksa kurşun Tahir'i bulsun diye mi sıkıldı bilmiyoruz... Ama,
Tahir'in “durun” dediği tarafların, kavganın tam ortasında kalması,
kurşunun onu yere yıkması, nasıl bir denk gelmedir? Eğer tesadüfse
nasıl bir tesadüftür?
Sormamak mümkün mü?
Son dönemde hedef gösterilmiş, tehditlerin adresi olmuş gündemde
bir hukukçunun, Diyarbakır Baro Başkanı'nın korunmamış, korunamamış
olmasına öfke duymamak mümkün mü?