Siyaset “tartışabilmek” demektir. Sorunları konuşarak çözmek,
kararları müzakere ederek almak demektir.
Siyaset “iletişim” demektir...
Siyaset bir toplumdaki farklı beklenti, öneri ve taleplerin belirli
kurallar ve yasalar çerçevesinde karşı karşıya gelmeleri
“birbirlerini etkileyerek, birbirlerinden beslenerek, birbirlerini
çürüterek”, kararlara zemin oluşturması demektir.
Siyaset, farklı kesim ve talepler arasındaki fikir alışverişinin ve
ortak payda arayışının tek vasıtası olan “düşünce özgürlüğü”
demektir. Tartışmanın, konuşmanın, düşünce özgürlüğünün bittiği
yerde siyaset de biter, anlamını yitirir.
Siyaset bitince küfür başlar, kavga başlar, kaba güç devreye
girer.
Küfür ve şiddet sadece ilkelliğin ve edepsizliğin göstergesi
değildir. Farklı olanların düşüncelerini karalayan, reddeden, yok
edilmesi gereken düşman ilan eden bir zihniyetin de ifadesidir.
Fiili ve sembolik şiddet, provokasyon yatakları oluşturarak,
ülkenin en kritik, tehlikeye, çatışmaya en çok gebe olan Kürt
sorunu etrafında bir kez daha boy gösterdi.
Üstelik en kritik dönemde, seçimlere ramak kala...
Hedef kısa vadede istikrar, orta vadede Kürt sorununda izlenen bir
yol, son olayda demokratik açılım, yani siyasettir…