Türkiye’de yargıya ilişkin siyasallaşma hiç bu seviyeye ve bu niteliğe ulaşmadı.
Bu siyasallaşma, dünkü örneklerinden daha farklı.
Mahkemelerin rejimi kollama ve koruma görevine soyunup hukuk dengelerini altüst edecek kararlar vermelerinden, sistemin siyasi aktörleri devre dışı bırakma işlevini üstlenmesinden oluşmuyor.
Bu bakımdan iki yeni durum var.
İlki, kuvvetler ayrılığının rafa kaldırılmasıyla yargı kadrolarının görülmemiş oranda siyasi iktidara sadık ve tâbi kişilerden oluşması, bu yolla, ülkenin, keyfî kanun yorumları ve kanun gücüyle verilen siyasi hükümlerin cirit attığı bir yer hâline gelmesidir.
İktidar buyuruyor, savcılar ve mahkemeler harekete geçiyor.