Bir kaç gün önce, bir televizyon programında bir yorumcu, PKK
ile Kürt meselesi, Kürt gruplar arasındaki ilişkinin altını
çizmemi, temsilden söz etmemi “sorunlu bir terminoloji” olarak
tanımlıyordu. Bu terminolojinin, “devletin PKK'yla değil, Kürtlerle
savaştığı”nı ima ettiğini söylüyordu.
Çünkü ona göre gerçek tek ve çıplaktı:
“PKK, bölgedeki Kürtlere baskı yapan, gücünü sadece bu baskıdan ve
dış ülkelerden alan bir yapıdır. Onunla mücadelenin tek yolu, bu
baskıyı kırmak, ona silahla haddini bildirmektir, aksi görüşler
düşmanın işine yarar, onun dilini andırır.”
Bu genel bir bakış ve bu bakışa göre PKK, “bir ayağı terörde diğer
ayağı içinden doğduğu Kürt sorunu havuzunda, onlardan beslenen bir
yapıdır”, demek bile sorunludur.
Aslında, ortada bir sorun varsa, o sorunu bizzat ve yıllardır bu
bakışın oluşturduğuna şüphe yok.
Ancak, ne yazık ki, asayişçi tavrın son dönemde yeniden ve
mutlaklaşarak dolaşıma girmesiyle zuhur eden “resmi bakış ve dil”
bu.
Öyle kuşatıcı ki, kendi ima ettiği dışındaki her tür görüş, duruş,
tahlil, tavır ve iddiayı “sorunlu” kategorisine sokuyor. Kimileri
için sorunlu tespiti de yeterli değil, aslında bunlar “suç”,
değilse de suç olmalı...
“Terör ve terörist tanımı genişletilsin” diyor cumhurbaşkanı.
Siyasi alanın resmi görüşe göre daraltılarak yeniden
yapılandırılmasının, “terörle mücadelenin etkin bir aracı” olduğunu
düşünüyor. Bu görüşe destek ve teşvik çok...