Bir önceki yazıda kısaca şunu söylemiştim: Milliyetçilik her yerde olduğu gibi bizde de yükseliyor. Ne var ki bu dalga yeni; siyasal, ideolojik sert vurgudan toplumsala, millî devlet ve millî sınır milliyetçiliğine doğru seyrediyor.
Ardından şu soruyu sormuştum:
“Toplumsal nitelikli bu millîlik dalgası, geleneksel milliyetçi
siyasî hareketlerin tutumunda dönüşüme yol açar mı? Irkî veya
kültürel aidiyette zımnî de olsa mutlaklık iddiasını; tarihi ve
siyaseti milletler arası çatışma olarak görmesini; milleti yeknesak
ve tek fayda etrafında tanımlanan, seferber edilen güç olarak ele
almasını; bu çerçevede gücü değer kabul eden, en güçlüyü iktidara
layık gören, güç güzellemesi ve çağrısı yapan zihniyetini biraz
olsun büker mi?”
Bu soru ve yanıtı belki de bir ölçüde Bahçeli’nin izlediği yolu tarif ediyor.
Bahçeli, en mesafeli olduğu Kürt meselesinde diyalogu ve yeni çözüm sürecini tetikleyen isim oldu. Tetiklemekle kalmadı; takip etti, yönlendirdi. Şu anda faaliyette olan partiler arası komisyon onun önerisi ve ısrarıyla gündeme geldi. Bahçeli, çözüm sürecinin ileri safhalarıyla ilgili AK Parti’yi rahatsız edecek somut ve cesur öneriler ortaya atmaktan...