Kasım seçimleri sonrası AK Parti'ye ilişkin kimi tartışmalar
yapılırken, AK Parti içinde yönetim tarzıyla ilgili kimi yeni
kalıplar da ortaya çıkıyor.
Tartışmaların en açık olanını Bülent Arınç başlattı. Arınç'ın
CNN'de yüksek sesle dile getirdiği AK Parti yönetimine ve
Cumhurbaşkanı'na yönelik kimi eleştirilerin akla getirdiği en
önemli soru, şüphe yok ki, bu tür çıkışların bir siyasi olarak
karşılığının olup olmadığıdır?
Beğenilsin beğenilmesin, Türkiye'de en az 17 yıla kadar uzayacak
bir hakim parti düzeni oluştu.
Bunun tercümesi şudur: Siyasetin ağırlık merkezi bundan böyle
partiler arası ilişkiler kadar, hakim parti içindeki ilişki ve
dengelerden de oluşmaktadır. Bu, iktidar kullanımından, muhalefet
oluşumuna kadar böyledir.
İktidarın kullanımı bakımından tipik göstergeler, Davutoğlu'nun AK
Parti'nin başına gelme öyküsü, ardından hükümet ve cumhurbaşkanlığı
arasında yaşanan kimi sorun ve ayrışmalardır.
Muhalefet oluşumu ve iç siyasi ayrışmalar açısından ise örnek pek
çoktur ve bu örnekler siyasi alanı belirleyen önemli bir faktör
olmaya yüz tutmuştur. Bunlar arasında Abdullah Gül'ün Gezi
olaylarından itibaren tutturduğu farklı siyasi dil ve yaptığı
“mahcup” muhalefet, AK Parti'nin eski ekonomi kurmayları ile
Beştepe'nin danışmanları arasında yaşanan gerginlik ve ayrışma,
Cumhurbaşkanı etrafındaki aktörlerin siyasi ve medyatik açıdan AK
Parti içinde kimi tutum ve odakları karşısına alan davranış ve
siyaset tarzı, Arınç gibi isimlerin daha önce yaptığı yüksek sesli
çıkışlar bulunuyor.
Arınç'ın son çıkışı bu çerçeveyi aşar mı? Örneğin Gül Arınç'a
katılır mı? Bu tür muhalif sesler birleşerek bir güç merkezi
oluşturabilirler mi?
Hiç ihtimal vermiyoruz.