'İSİMSİZ Kürt ozanlarından türkü yürüttüğü' iddialarını irdeleyip nihai hükmü ehline, Neşet Usta denince akla ilk gelen isme havale etmiştim.
Şimdi söz, Neşet Ertaş ve halk müziği otoritesi Bayram Bilge Tokel'de.
* * *
"Sayın Akif Beki,
'Neşet Ertaş intihalci miydi?' başlıklı yazınızın sonunda, nihai
kararı şahsıma havale eden cümleniz olmasaydı, hiçbir ciddi
dayanağı olmayan o iddialara gülüp geçecektim.
Neşet Ertaş'ın söz ve müziği kendisine ait bütün eserleri tavır,
üslup, yorum, ifade ve icra tekniği yönünden öylesine güçlü bir
homojenlik gösterir ki... Az çok müzik zevki ve kulağı olan biri,
daha ilk cümlede 'Bu Neşet Ertaş türküsü' der. Tıpkı Yunus'un
şiirlerinde, Âşık Veysel'in deyişlerinde, Saadettin Kaynak'ın
bestelerinde gördüğümüz gibi...
Neşet Ertaş ve benzeri gerçek halk ozanları değil bir başkasının
eserini intihal, taklit bile etmezler, edemezler. Ancak taklit
edilirler.
Nitekim Neşet Ertaş kadar taklitçisi çok olan ikinci bir sanatçı
var mı, bilmiyorum. (Kendisi böyleleri için de 'Kölgede olanın
kölgesi olmaz' derdi.)
* * *
O 'sanatının yüzde doksanını borçlu olduğunu' söylediği babası
Muharrem Ertaş'ı bile taklit etmemiş, daha doğrusu edememiştir.
Onun türkülerini, bozlaklarını, oyun havalarını bile 'Neşetvari'
çalıp okumaktan kurtulamamıştır.
Mesela, "Kar mı Yağmış Yüce Dağlar Başına" adlı türküsünü,
babasından duyduğu "Bana Gül Diyorlar Neme Güleyim" adlı türküden
hareketle bestelemiştir. Fakat bunlar iki ayrı türkü kadar
birbirinden farklıdır. (Babasının da bu türküyü meşhur "Gesi
Bağları" türküsünden ilhamla havalandırdığını söylerdi.)
Şimdi, babasından bile türkü 'intihal' etmeyen bir isim, adı sanı
duyulmadık, üstelik müzikal kültür anlamında hayli uzak olduğu Kürt
kökenli bir sanatçının türküsünü alıp üstüne yatacak ya da
değiştirerek kendisine mal edecek!