O çocuğu anlamayan bizi anlayamaz

Arkadaşlarımız var, şehitlerin arasında. Allahu Teala ‘şahit’ edindi onları. Kitabımızda öyle yazıyor. Erol Olçak, kırk yıllık arkadaşımız. Gülen yüzümüz. Dert...

Arkadaşlarımız var, şehitlerin arasında. Allahu Teala ‘şahit’ edindi onları. Kitabımızda öyle yazıyor.

Erol Olçak, kırk yıllık arkadaşımız. Gülen yüzümüz. Dert ortağımız. Konuşuyoruz aramızda, onsuz ne kadar eksik olduğumuzu...

16-07/31/1-kar-3-yazar.jpg

İnsanın bir azası eksilince, eli, kolu kopunca, uzun müddet intibak edemezmiş. Eli kolu varmış gibi davranırmış.

Bir dostu kaybedince de öyle oluyor. Erol varmış gibi.

Ama yok. Elini uzatıyorsun, elin yok.

Ve eksikliği daha şiddetli hissediyorsun.

Biz, Erol’un eksikliğini, tekrar tekrar ve her defasında daha şiddetli bir hüzünle hissediyoruz.

Mustafa’yı da öyle.

Allah’ın bir garip kuluydu.

Erol gibi, o da, çoğu zaman mütebessim.

Evine gittiğimde, babasını, kardeşlerini gördüm. Mustafa’nın yüzündeki çizgiler, Mustafa’nın mimikleri, Mustafa’nın aksanı...

Oğlu, Alparslan, nasıl metin. Nasıl olgun.

Keşke biz, ihmal etmesek, bu şehitlerimizin, hepsinin kitabını yazabilsek.

237 kitap.

Allahu Teala’nın ittihaz ettiği 237 Şahit.

Alparslan, dün, sosyal medyada bir yazısını paylaşmış.

Okudum.

Şehit Mustafa Cambaz’ın oğlu Alparslan’ın duyarlılığına, terbiyesine gıpta ettim.

Alparslan’ı aradım. Kendisinden müsaade aldım.

O da, yazıyı köşemde iktibas etmeme izin verdi.

Virgülüne dokunmadan aktarıyorum. Yazısında bahsettiği Müslüman’ın arkası dönük fotoğrafıyla birlikte.

Şunu söyleyebilirim.

Alparslan’ın hassasiyetine aşina olmayan, bize aşina olamaz.

Aslında biz, hepimiz, şu 21. Asır’da, şu ıssızlıkta, elindeki Kur’an-ı Kerim’e sarılmış, mazlum, kimsesiz çocuğuz. Fakat, farkında değiliz.

Buyurun. Hal-i perişanımızı okuyun. Çocuğun Hal-i perişanı değil, bizlerin hal-i perişanı:

***

“Dün Ankara’da taşın üstünde oturan genç bir adam gördüm. Kılık kıyafetinden sokaklarda kaldığı anlaşılıyordu. Elinde küçük bir Kur’an vardı, onu okuyor. Sayfaları yıpranmıştı Kur’an’ın. Sanırım kilometrelerce yol yapmıştı o kitap.

“Genç adamı bir müddet izledikten sonra selam verip yanına oturdum. Hemen parmaklarıyla kulaklarını tıkadı ve okumaya öyle devam etti. Durdum. Çıt yok ikimizde de. Belki bir dakika geçti aradan.

“Ona Arapça nereli olduğunu sordum. Cevap yok. Türkçe bilip bilmediğini sordum yine cevap yok. Omzuna dokundum, dokunduğum gibi elimi itti ve okumayı sürdürdü. Çekinerek “sadaka” deyip elimdeki parayı cebine koymaya çalıştım, daha fazla itti ellerimi. Yanlış bir şey yaptığımı düşündürttü o an, diretmedim.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Şimşek de müteahhitlere kıyamıyor 19 Nisan 2024 | 341 Okunma Millet CHP’ye CHP muamelesi yapmadı 17 Nisan 2024 | 994 Okunma Gele gele buraya mı geldik? 15 Nisan 2024 | 327 Okunma Medeni bir isyan 14 Nisan 2024 | 232 Okunma Follu’nun Kahvesi’nde keskin dönüş 12 Nisan 2024 | 139 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar