Mehmet Akif'in sitemkar mısraları

“Bırak, zulümle öldürülenleri anlatıp durmayı Yeni doğmuş bebeğin Saçlarını ağartır Onların hikayesi…” Üsame İbn Munkiz, kendi tanık olduğu ya da işittiği...

“Bırak, zulümle öldürülenleri 
anlatıp durmayı

Yeni doğmuş bebeğin

Saçlarını ağartır

Onların hikayesi…”

Üsame İbn Munkiz, kendi tanık olduğu ya da işittiği bazı zulümlerden bahsettikten sonra faslı bu mısralarla bitiriyordu, bundan sekiz yüz küsur yıl önce.

Üsame Suriyelidir. Benim yazılarımda ara sıra adı geçmiştir.

İbretler Kitabı’nın çevirisini ben yapmıştım. (Önce SES, sonra Kitabevi yayınladı.) Babasının, daha sonra amcasının Emirliğini yaptığı Şayzer Kalesi, Hatay’ın güneyinde, Asi Nehri kıyısındadır.

‘Eskiden her şey güzeldi’ diyenlere kulak asmayın.

Tarihi süsleyip süsleyip, damıtıp damıtıp, gerçeklerin içinden işe yarayanını ve yaramayanını ayıklayıp ayıklayıp anlatırlar.

Tarihin acı ve tatlı, güzel ve çirkin, sevimli ve sevimsiz sayfaları vardır.

Bazen okur sevinir, bazen okur üzülürsünüz.

***

Her zaman ‘başkaları’nın ‘biz’e yaptıklarına üzülmezsiniz.

Bazen ‘biz’im ‘biz’e, bazen de ‘biz’im ‘başkaları’na yaptıklarımıza üzülürsünüz. Veya ‘başkaları’nın ‘başkaları’na yaptıklarına.

Bunların hepsinin örneklerini eğer tarihi kendi gözlerinizle ve kendi aklınızla okuyabiliyorsanız görürsünüz, o kadar mebzuldür ki…

İyimserdik çocukluk ve ilk gençlik yıllarımızda. 60’lardan söz ediyorum, biraz da 70’lerin başlarından.

Bir Arap-İsrail harbi vardı haberdar olduğumuz, bir de Vietnam.

Savaş şimdiki gibi iliklerimize işlememişti.

Sonuçta iki-üç ülke arasında bir savaştı işte.

20. Yüzyılda iki büyük harp yaşamış alemin daha sükunetli bir dünya için birtakım tedbirler aldığını öğretiyordu öğretmenlerimiz.

Birleşmiş Milletler diye bir şey vardı, haksızlık edene karşı dünyanın öteki ulusları müştereken harekete geçebilirdi. Aman ne güzel!

Amerika ile Rusya arasındaki gerilim istikrarlıydı. Nükleer bombaları biriktiriyorlardı,  ama atmıyorlardı.

Sonra her şeyin ayarı bozuldu. Dünyanın tadı tuzu kaçtı.

‘Acaba Halep, Şam, Musul, bugün olduğu kadar kötü günler geçirmiş midir’ diye düşündüm bir an.

***

Sonra, bu şehirlerin felaketli günlerini, Moğol istilalarını, Timurleng’in katliamlarını, 1. Dünya Savaşı’nın Haçlı istilalarını düşündüm.

Vardı kötü günlerimiz.

İyi günlerimiz de vardı.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Gazze sualinden kimse kurtulamaz 24 Nisan 2024 | 17 Okunma Diyanet kendi işverenini nasıl tenkit etsin? 22 Nisan 2024 | 928 Okunma Şimşek de müteahhitlere kıyamıyor 19 Nisan 2024 | 382 Okunma Millet CHP’ye CHP muamelesi yapmadı 17 Nisan 2024 | 997 Okunma Gele gele buraya mı geldik? 15 Nisan 2024 | 327 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar