İbn-i Sebe’ye bakışım değişti
Beş on yıl içinde büyük bir ‘Paralel Külliyat’ oluştu. Külliyat denilince haklı olarak Paralel Alem’den çıkan yayınlar, kitaplar, mecmualar akla gelebilir. Bu değil muradım. ‘FETÖ’nün...
Beş on yıl içinde büyük bir ‘Paralel Külliyat’ oluştu. Külliyat denilince haklı olarak Paralel Alem’den çıkan yayınlar, kitaplar, mecmualar akla gelebilir. Bu değil muradım.
‘FETÖ’nün, bir yandan insanların gözünü dini bir söylemle boyamak, bir yandan da kendi siyasi gücünü Türkiye’ye ve dünyada nüfuz edebildikleri her yere yerleştirmek için kullandığı yöntemlerin up-uzun çetelesini kastediyorum.
Din kisvesiyle Müslüman ahalinin çocuklarını devşirerek kendi gizli maksatları için kullanıyor. Peygamberimiz’i güya rüyada görüp ondan birtakım tavsiyeler, teyitler alarak dinin içine işine gelen her şeyi sokabiliyor.
Feto’ya yakıştırdıkları -haşa- şari’ yetkisiyle Allah rızası için haksızlık etmek, zulmetmek, hırsızlık yapmak mümkün oluyor.
Bir memuru işten atmak veya hücreye tıkmak için ıslak veya kuru imzalı belgeler üretebiliyor.
İktidarla Kürtlerin arasını açmak için emniyet ve askeriyedeki elemanları marifetiyle her türlü fitneyi imal edebiliyor.
Türkiye’nin uluslararası alanda suçlanabilmesi için MİT TIR’larına saldırabiliyor.
Telefon dinliyor, yatak odası gözetliyor, zenginlerin kimini ‘severek’ kimini korkutarak himmet topluyor.
Şimdi, bu acayiplikler, yazsak kitaplara sığmaz.
En sonunda da kalkıp milletin silahıyla milletin çocuklarını öldürüyor.
Bazıları ‘uçuk’ diyor olan bitenler için. Yani akla ziyan!
Düşünsenize, böyle bir Hollywood filmi.
Gözümüzle görmesek, ilk evvela bir Hollywood filminde görsek...
‘Senarist abartmış’ deriz, ‘bu kadar da olmaz!’
Ama gördük. Ap-açık, gün gibi aşikar, gördük.
Şu birkaç sene içinde memlekette olan bitenler benim bazı tarihi hadiselere bakışımı tashih etti.
Bu hadiselerden biri, Abdullah İbn-i Sebe vakası.