Yitik Kudüs, yitik kendilik, yitik cennet

MTO Azerbaycan temsilcimiz, parlak zihin, ustalaşan kalem Vuqar Azizov kardeşimizin bir Kudüs manifestosu olacak güzel bir yazısını paylaşmak istiyorum sizlerle bu pazar. Güzel bir pazar yazısı oldu. Zihin açıcı okumalar… *** Kudüs’ün sessizliği, bizim sessizliğimizdir. Kudüs ağlıyor. Gazze’den bize sesleniyor: “Duyan var mı sesimi?” Neden bu tepkisizlik? Kudüs buna hayret ediyor. Artık o da sessiz sessiz ağlıyor. Kudüs yalnızca işgal altında değil, aynı zamanda gündem dışına da itildi. Vahdet şuuruyla

https://w.soundcloud.com/player/?url=https%3A//api.soundcloud.com/trac

MTO Azerbaycan temsilcimiz, parlak zihin, ustalaşan kalem Vuqar Azizov kardeşimizin bir Kudüs manifestosu olacak güzel bir yazısını paylaşmak istiyorum sizlerle bu pazar. Güzel bir pazar yazısı oldu. Zihin açıcı okumalar…

***

Kudüs’ün sessizliği, bizim sessizliğimizdir. Kudüs ağlıyor. Gazze’den bize sesleniyor: “Duyan var mı sesimi?” Neden bu tepkisizlik? Kudüs buna hayret ediyor. Artık o da sessiz sessiz ağlıyor.

Kudüs yalnızca işgal altında değil, aynı zamanda gündem dışına da itildi. Vahdet şuuruyla yoğrulmuş ümmet, parçalara ayrıldı. “Biz”den sayısız “ben” türedi. Her “ben” kendi derdine düştü. Her benliğin bir derdi vardır elbet; fakat her “ben” söylemi, benliği yüceltirken hakikati dışarda bıraktı. Böylece Kudüs yalnızca toprak olarak değil, hafızalardan da işgal edildi. Müslümanlık... Ah Müslümanlık! “Biz” ağır geldi, yıktık “bizi”… Dağıldı benlikler. Her “ben” kendine gömüldü, unuttu kendini görecek aynayı. Müslümanların tepkisizliği artık sadece siyasî değil, bir kendilik kaybının göstergesidir.


KUDÜS BİR AYNAYDI, KIRILDI

Benlik davasına kapılmayan Kudüs’tü. Zira nasıl kapılabilirdi ki? En yüce hakikatin içinde “Kuddüs” olanın tecellisinde benlik kalır mıydı? Kuddüs olan Allah’ın nuruyla Kudüs aynasında vicdanlarımız vecd ile birbirine sarılı değil miydi bir zamanlar? Kudüs, ümmetin vicdan aynasıydı; orada ne varsa, bizde de o vardı.

Nasıl bir aynaydı bu?

Dünya kirinden arınmış, Kuddüs olan Hakk’ın rahmetine mazhar olduğumuz o iki kadim dönemden bize seslenen bir ayna: Hz. Ömer’in adalet çağrısı ve Yavuz Sultan Selim’in vakarı. Ve arada, tebessümüyle bizi selamlayan Selahaddin Eyyubi...

Bu üçü, ümmetin “biz” şuurunu yaşadığı dönemlerin simasıdır. Dünya pası aynaya bulaştığında kırıldı ve biz artık kendimizi göremez olduk.

Kudüs’ün yitişiyle Müslüman zihin parçalandı, yönünü kaybetti. Ömer’in adaleti karanlığa; Yavuz’un cesareti zulme, Selahaddin’in tebessümü ise gözyaşına dönüştü…


KENDİLİK KRİZİ VE KİMLİK PARÇALANMASI

Kendi aynası kırılan İslâm dünyası, kendilik bilincini de yitirdi. Herkes başkasının aynasında kendini arıyor: Batı’nın, Doğu’nun, ideolojilerin aynasında...

Eğitimden medyaya, siyasetten aileye kadar tüm yapılar artık kimlik inşa etmiyor; bilakis kimliği aşındırıyor. Bu aşınma, Kudüs’ü “görememe”ye dönüştü.

Mukaddes olanlar, Kudüs aynasında yıkıldı. Yerlerine yapay ve sahte aynalar konuldu. Müslüman, medya gibi cezbedici aynalarda kendini olduğundan daha büyük, daha önemli gördü. “Vaay! Meğer neymişim de haberim yokmuş...” Yapay aynalardan pompalanan kibir ve benlik aşısı, Müslüman zihnindeki hakikatin izini sildi. Benlik şişti, hakikat silindi. Kendilik dağıldı, kimlik parçalandı.

Evet, şimdi daha iyi anlaşılıyor: Müslümanlar neden tepkisiz?


TEPKİSİZ DEĞİL, KENDİNE YABANCI

Filistin’de çocuklar ölürken, Müslüman dünyada konserler, kutlamalar ve kayıtsızlık devam ediyor. Bu sadece bir gaflet hali mi?

Hayır, bu artık gaflet değil; bir kendine yabancılaşmadır. Modern aynalar, Müslüman şahsiyeti içten içe boşalttı; onu ruhsuz bir beden, içi boş bir birey haline getirdi.

Aynalar… Ah aynalar! Bizden bizi gizleyen o sihirli aynalar… Ne zaman, kendi derdimizin ötesinde başkalarının acısını da görebileceğiz bu aynalarda?

Ne zaman Kuddüs’ün nuru yansıyacak bu yüzeylere? Ne zaman Kudüs’ün aynası yeniden bizim olacak?

Belki soruyu tersinden sormalı: Kudüs ne zaman Müslümanların olacak değil, Müslümanlar ne zaman Kudüs’ün olacak?


YENİDEN KENDİLİK: KUDÜS’E DÖNMEK, KENDİMİZE DÖNMEKTİR

Kudüs’e dönmek, sadece fiziki bir kurtuluş değildir; bu, aynı zamanda kendilik bilinciyle yeniden inşadır. Diriliş Kudüs’ten başlamalı; ama önce, Kuddüs olanın tecellisinde arınan kalpte başlamalıdır. Ömer’in adaleti, Yavuz’un cesareti, Kuddüs tecellisinden doğduğunda, Selahaddin’in tebessümü Kudüs’ten bize “gel” diyecektir.

Kudüs, sadece bir şehir değildir; imanımızın ve ümmet oluşumuzun sembolüdür. Gazze’de ağlayan bebek, ölen anne ve baba bir aynadır. Her Müslüman o aynada kendi çocuğunu ve ailesini görmelidir. Ağlayan çocuk uzakta değil, senin evladındır. Ölen anne baba, orada değil, sensin sen… Ama aynan sana başka şeyler gösteriyor.

Anla artık: Gazze, kendine değil, sana ağlıyor! Peki sen aynaya bakıp kime gülüyorsun?

Son: Yitik Kudüs’ü ararken, kendimizi bulmalıydık

Kudüs’ü aramak, aslında kendimizi aramaktır. Kudüs yitik, çünkü biz yitiğiz. Ama hâlâ geç değil: Kendimizi bulursak, Kudüs de bize dönecektir.

Sahte aynalar aslında betondan duvarlardır. Her yanımız bu duvarlarla çevrili. Biz, bir tür hapisteyiz.

Asıl yıkılması gereken, bu iç duvarlardır. Ancak onlar yıkıldığında, Kuddüs olanın nuruyla Kudüs’ün aynası yeniden parlar ve biz, o aynada hakikatin ışığında kendimizi yeniden görerek “biz” olabiliriz.

Vesselam...

NOT: Bu yazı, Yusuf Kaplan Hoca’nın medeniyet müktesebatından ve Kudüs merkezli düşünce çağrısından ilhamla kaleme alınmıştır.

Yazı, Kudüs’ün sadece fiziksel bir işgal değil, aynı zamanda zihnî, ruhî ve kimliksel bir çözülmenin aynası olduğunu savunmaktadır.

Ümmetin yeniden “biz” olabilmesi için önce bu aynanın kırık parçalarında kendine bakması gerektiğine inanan bir yazıdır.

Yusuf Hoca’nın yol gösterici fikirleriyle yoğrulmuş bu yolculukta, bir iz bırakabilirsem ne mutlu…

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
MTO akademik yaz kampları: Medeniyetin kalbinde bir diriliş iklimi (1) 18 Temmuz 2025 | 49 Okunma 15 Temmuz ve ötesi: Direniş ve diriliş ruhunun geleceği 14 Temmuz 2025 | 248 Okunma Kanlı pranga’lardan kurtuluyoruz; “kansız prangalar”dan da kurtulabilecek miyiz? 13 Temmuz 2025 | 160 Okunma Uygar barbarlık düzeni ve iki işgal biçimi 11 Temmuz 2025 | 156 Okunma Kalbin kubbeleri: MTO Akademik Yaz Kampları... Anadolu’da bir medeniyet seferi (3) 07 Temmuz 2025 | 66 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar