Borsada olunca operasyon kurda olunca dıj güjler
Cuma akşam hafta kapanışında Borsa şirketlerinde yüklü satışlar gerçekleşti. Birçok hissede panik satışı kıvamında kayıplar yaşandı. Sonra da aldı Türkiye’de bir tartışma. Bir kısım kabine değişikliğinin borsayı etkileyecek önemde olacağını ve hareketin bir içsel bilenler hareketi olduğunu ileri sürdü. Bir kısım da manipülasyon, şaibe, operasyon vesaire başlığında meseleye yaklaştı. Tartışmanın birinci kısmına dair şu rahatlıkla söylenebilir ki; ekonomi yönetiminde bir değişim olacaksa borsa için
Cuma akşam hafta kapanışında Borsa şirketlerinde yüklü satışlar gerçekleşti. Birçok hissede panik satışı kıvamında kayıplar yaşandı.
Sonra da aldı Türkiye’de bir tartışma. Bir kısım kabine değişikliğinin borsayı etkileyecek önemde olacağını ve hareketin bir içsel bilenler hareketi olduğunu ileri sürdü. Bir kısım da manipülasyon, şaibe, operasyon vesaire başlığında meseleye yaklaştı.
Tartışmanın birinci kısmına dair şu rahatlıkla söylenebilir ki; ekonomi yönetiminde bir değişim olacaksa borsa için negatif değil, pozitif olur… Ekonominin geneli için ne olur ne olmaz o ayrıca tartışılabilir. Programa göre cevap gerekir ve cevap genel beklentinin aksine çıkabilir. Ama konumuz borsa…
Tartışmanın ikinci kısmına gelince kimler operasyon fikrini destekliyor diye baktım. Gördüm ki kur operasyonlarını dıj güjler parantezine alanlar da toplanmış.
Kurda operasyona inanmayanlar, kur operasyonlarına karşı çare aranmasına dalga geçerek yaklaşanlar söz konusu borsa olunca birden aydınlanmış.
Efendiler, borsadaki operasyon ne kadar gerçekti ise geçmişte kurdaki operasyonlar da o kadar gerçekti.
Zaten kura operasyon çekebilselerdi dıj güjler korosunun “engin ferasetine” sığınıp çekerlerdi. Kura çekemedikleri için borsaya çektiler.
Çok ama çok hayırlı bir iş oldu bu Cuma operasyonu. Bir milat oldu.
Artık temel düzey kapitalizmin demokrasinin devletten piyasaya doğru işlediği bilgisi yanında ileri düzey kapitalizmin ilişkinin piyasadan devlete doğru da olabileceği bilgisini toplumsal olarak kanıksama zamanı geldi.
Dıj güjlerden dış güçlere, iç güçlere veya her neyeyse geçmenin vaktidir. Bu ülkeye sahip çıkmanın vaktidir.
Aslında buraya kadar sarkmamalıydı. Ama Türkiye’nin bir hatası var. Ekonomik olarak mücadele etmesi gereken eylem, kişi veya kurumlarla siyasi olarak mücadele etmeye çalışıyor.
Belki kendini ekonomik olarak çaresiz gördüğünden daha doğrusu kendisi kendisine ekonomik olarak çaresiz gösterildiğinden böyle oluyordur, bilemiyorum. Ama ekonomik mücadele yapılacak yerde siyasi mücadele yapmak yanlıştır bunu biliyorum.
Doğrusu ekonomi dahil her konuda sorumluluğu paylaşanlar eksik kaldıklarından ve her mesele Sn Cumhurbaşkanınca karşılanmak durumunda olduğundan böyle algılanıyor.
Gelelim sadede.
Türkiye’de kaynakların etkin dağılımı gerekiyor. Kaynakları yeniden dağıtanın serbest piyasa ekonomilerinde finans olduğunu bir önceki yazımda ifade etmiştim. Kimsenin bir diğerine karşı finansal olarak kayırılmadığından düze çıktıktan sonra emin olunmalı.
İşe de kamu sermayeli bankalardan başlanmalı. Bir sorup soruşturmalı finansal adalet bu bankalarca sağlanıyor mu, diye.
Faiz alırken de verirken de adaleti bozar. Türkiye’de faiz alanların zenginleştiği sanılır. Oysa çoğu zaman faiz verenler zenginleşir. Faiz bitirilmeli. Faizi bitirecek mekanizma olan, adil ve demokratik finansı temsil eden katılım bankaları artık vizyonlarını gözden geçirip sorumluluklarını yerine getirmeli.
Rant da bitirilmeli. Dolar rantı, enflasyon rantı, şu rantı bu rantı…
Geçtiğimiz Cuma nihayet iplikler pazara çıktı.
Montajcılık bitti. Pazar Türkiye’den evsahibi Türkiye’ye geçiş başladı. Çağır başka ülkelerde pazar arayanı, unvanının kıçına iki harf montajla, sonra geleceğin Türkiye’sini, Yeni Türkiye’yi, yüzyılı heder etmeye çalış. Eskilerin bir lafı vardır; kefen veresiye dedin mi deden akşamdan ölür, derler. Kolaycılık yoluyla küçük menfaatler için Türkiye’yi mezara gömemeyeceksiniz gayrı. Eski dünyasınız. Vizyonunuz bitmiş…
Şimdi TÜSİAD etrafındaki gelişmelerden sonra iki ihtimal var. Ya teker tümsekte kalacak ve olan biten diktatorya masallarına malzeme edilecek. Yahut yürüyüş devam edecek bir haftadır olanlar ve akabinde olacaklar yüzyıl boyunca Türk demokrasisini taçlandıran gelişmeler olarak anılacak ki öyle olacak.
Yüzyıl için içeride de mücadele verilecekse meydandan kimsenin kaçmayacağı görülecek. Topunuz gelin dendiğinde pişmaniye gibi dağılacaklar. Vizyonunuz yoksa, Türkiye’nin vizyonuna katkı verecek durumunuz yoksa hükmünüz de yok.
Türkiye’yi 100 yıl geri attılar. 1960’ta bulunduğu ilk 10 ekonomi seviyesine yeniden dönmek 2050’ye tarihleniyor. Türkiye’nin çaldıracak bir yüzyılı daha yok.
Bu millet 60’ın da 70’in de 80’nin de 28 Şubat’ın da 15 Temmuz’un da acısını çıkaracak yer arıyor.