Kehanete ihtiyacımız var mı?
Maalesef Türkiye’de okur gittikçe haber değil, propaganda, yorum, siyasi pozisyon savunusu istiyor. Bilgi değil, belagat seviyor, sükûnet ve şüpheyle değil şehvet ve bağırılarak savunulan fikirleri ikna edici buluyor.Bir...
Maalesef Türkiye’de okur gittikçe haber değil, propaganda, yorum, siyasi pozisyon savunusu istiyor. Bilgi değil, belagat seviyor, sükûnet ve şüpheyle değil şehvet ve bağırılarak savunulan fikirleri ikna edici buluyor.
Bir süredir de bilgi, haber ve kulisle yazılmış analiz değil, kehanet duymak istiyor.
Bu kehanetlerle de mutlu olmak, umutla dolmak istiyor.
Tabii bu talebe uygun arz da hemen ortaya çıkıyor.
Karar mekanizmalarının gözlerden ırakta olduğu, kokusu gelen yemeklerin kapalı kapılar ardında pişirildiği bir düzende üstelik konu aktörlerin istihbarat örgütü, siyasetçiler ve bir silahlı örgüt olduğu çözüm süreci gibi bir meselede derin haberler alan kahinlere ilgi büyük.
Kehanetler artık şu şöyle olacak, o öyle olduğunda da bu böyle yapacak gibi üç faktörlü kompleks gelecek projeksiyonlarına kadar vardı.