Liderlik kime ve nasıl popülizm olarak görünür?

Türkiye demokrasisinin başına gerçekten bir hal geldiğinde arkasından kim ağlayacak? Bu sorunun cevabının Türkiye’nin beka sorunuyla doğrudan bağlantılı olduğunu söylemiştik. Türkiye’yi...

Türkiye demokrasisinin başına gerçekten bir hal geldiğinde arkasından kim ağlayacak? Bu sorunun cevabının Türkiye’nin beka sorunuyla doğrudan bağlantılı olduğunu söylemiştik. Türkiye’yi demokrasi açısından eleştirenlerin demokrasinin bütün kriterlerini istedikleri gibi eğip bükmekte ne kadar mahir olduklarını da biliyoruz. Neticede İslam dünyasında yitip giden nadir demokrasilerin ardından bir günlük yası bile fazla gördüklerine şahit olduk. Yas ne kelime? Türkiye’de darbe ihtimali karşısında veya Mısır’daki fiili darbe karşısında neredeyse zil takıp oynayacak oldular.

Çağımızda demokrasi ve insan hakları adına ne varsa hepsini en radikal biçimde katletmiş olan darbeci Sisi’yi, üstelik 9 masum insanı devlet gücü ve marifetiyle idam ederek katlettiği günlerde AB’nin bütün liderleri kendisiyle görüntü vererek topluca ödüllendirdiler. Sisi’nin ev sahipliğinde Şarmelşeyh’te gerçekleşen Zirve’de Avrupa Birliği liderleri Arap Birliği liderleri ile bir araya gelerek hep birlikte Sisi’ye taze taze katletmiş olduğu masum insanlar veya zindanlarında sorgusuz yargısız tuttuğu onbinlerce insanın yaşamakta oldukları insanlık dışı ağır işkenceler dolayısıyla kendisine bir uyarıda bulunmadılar.

Ona insan hakları ve demokrasi adına bir hatırlatmada bile bulunmadılar. Bilakis sisi kendilerine “Mısır’ın özgün koşullarının gerektiğinde insanlığı katletmek için ne kadar haklı gerekçeler sunabildiğine dair” veciz bir nutuk sundu, onlar da büyülenmiş gibi dinlediler ve alkışladılar.

Kadim Mısır’ın büyüleyerek göz boyama geleneği canlandı da AB liderleri Firavun’un meşhur büyücülerinin büyülerine mi kapıldı diye düşünesi geliyor insanın. Ama korkarım durum böyle bir büyülenmişlikten de daha öte bir şeydi. Belki gönüllü olarak büyülenmekten söz edebiliriz. Gönüllülük ise ya maddi veya ideolojik çıkarla ilgili olabilir.

Avrupalıların maalesef İslam dünyasına yönetici olarak reva gördükleri ancak Sisi gibi diktatörler ve onların halklarına muameleleridir. O yüzden onu ne demokrasi açısından ne de insan hakları açısından eleştirme ihtiyacı bile hissetmezler. Dolayısıyla söylemekten çok hoşlanmasak da her zaman tecrübe edip yaşadığımız acı gerçek, bizim kendi demokrasimizi veya insanımızın hak ettiği insanca bir yönetim ve yaşam kalitesini geliştirmek için Avrupa’dan bir hayır beklemenin beyhude olduğudur. Halklarımız insanca yaşamayı yeterince hak ediyor ve bunu sağlamak için çabalamak bizim boynumuzun borcudur.

Geçtiğimiz günlerde İngiltere’nin meşhur solcu liberal gazetesi The Guardian’da Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan üzerine Bethan McKernan ve Gökçe Saraçoğlu ortak İmzasıyla ve “Reformcudan ‘Yeni Sultan’a: Erdoğan’ın Popülizme Evrilmesi” başlığı altında bir yazı yayınlandı. Erdoğan’ın hikayesini yeni-oryantalist Avrupa’da ezbere dönüşmüş bildik bir okumayla popülizm ve tabii ki yine diktatörleşme-otoriterleşme olarak okuyan yazı aslında tam da bu batılı ikiyüzlülüğün tipik bir örneği.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
CHP’nin üniversite ufku Tanju Özcan’ınki kadar mıdır? 17 Nisan 2024 | 326 Okunma İslâmcılara azıcık hikmet penceresinden baksak? 15 Nisan 2024 | 397 Okunma Bayramınız cennette olsun! 13 Nisan 2024 | 63 Okunma Bayram, Gazze, Doğu Türkistan, Sudan ve Gannuşi 10 Nisan 2024 | 104 Okunma Gazze’ye yardıma layık olmak 08 Nisan 2024 | 75 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar