Kudüs dünyamızın aynasıdır

Tarih boyunca Kudüs ne durumda olmuşsa dünya da o durumda olmuştur. Dünyada cari olan düzen ne olmuşsa onun Kudüs’e yansıması birebir olmuştur. Bir şehir olarak Kudüs’ü elinde tutanlar, dünya hakkında...

Tarih boyunca Kudüs ne durumda olmuşsa dünya da o durumda olmuştur. Dünyada cari olan düzen ne olmuşsa onun Kudüs’e yansıması birebir olmuştur. Bir şehir olarak Kudüs’ü elinde tutanlar, dünya hakkında nasıl bir tasavvura sahip olmuşlarsa aynısını Kudüs’e uygulamışlardır. Kudüs’ün Hıristiyanların elinde olduğu dönemlerde Hıristiyanlar başka milletten olan insanlara nasıl bakmış, nasıl davranmışlarsa hakimiyetleri altındaki başka yerlerde de aynı dünyayı geçerli kılmaya çalışmışlardır. O yüzden Kudüs’ün bugünkü mahzunluğu, ağlayışı sadece kendi mahzunluğundan değil, dünyanın genel geçer ahvaline olan hüzünlü bakışındandır.

Yahudilere vaad edilmiş toprakta kurulan ve Hz. Süleyman tarafından inşa edilen mabedin gölgesindeki Kudüs bir süre adalet ve yüksek bilgeliğin merkezi ve bütün dünya için bir adalet ve tevhid modeli olarak devam etti. Ama daha sonra İsrailoğullarının seçilmişliği ırkçı bir temelde yanlış anlamaya başlamalarından ve kendilerini bütün insanlardan ırk olarak üstün saymaya başlamalarından sonra adalet ve tevhid modeli olmaktan hızla uzaklaştı Kudüs. İsrailoğulları  buralara yansıtmaya başladıkları kibirlerinden yola çıkarak çevrelerine de sorunlar üretmeye başladılar. Meşhur Babil sürgününe kadar Kudüs’ü hedef alan farklı saldırılar neticesinde her seferinde Yahudiler ya katliamlara veya sürgünlere maruz kalmışlar.

Yahudilerin son sürgünden sonra Kudüs’le neredeyse bağları kopmuştur. Bu olaydan sonra Hz. Ömer’in fethettiği zamana kadar Yahudilerin Kudüs’e girmeleri bile yasaktır. Hz. Ömer bu şehri kölesiyle tek bir deve üzerinde dönüşümlü olarak yaptıkları meşhur yolculuğun sonunda girerek savaşsız, çatışmasız  şehirdekilerin talebiyle fethetmiştir. Fetih kavramının anlamıyla en çarpıcı biçimde buluştuğu hadisedir Kudüs’ün Hz. Ömer tarafından fethi. Tek bir damla kan dökülmemiş ve fethedildikten sonra yepyeni bir düzen tesis edilmiştir.

Bu düzen en güzel şeklide Hz. Ömer’in meşhur sulhnamesinde ifadesini bulmuştur. Hiç kimsenin inancına, kilisesine, dini yaşama özgürlüğüne müdahale edilmeyecek, herkesin can, mal, din, ırz ve akıl emniyeti güvence altında olacaktır. Bu sulhname ile birlikte Yahudiler yüzyıllar sonra Kudüs’e rahatlıkla girebildi ve ondan sonra devam eden yüzyıllarda, Kudüs’ün Haçlılarca işgal edildiği zamana kadar 450 yıl kadar Kudüs’te Müslüman ve Hıristiyanlarla birlikte güvenle, huzurla yaşayabildiler.

1099 yılında Batıdan gelen Haçlı Hıristiyanlar Kudüs’ü işgal ettiklerinde taş üstünde taş baş üstünde baş bırakmamış, sadece Müslümanları değil Yahudileri de, hatta burada yaşamakta olan Doğu Hıristiyanlarını da katlettiler. Şehri ellerinde tuttukları 90 yıllık süre içinde ortaya koydukları model dünyada da bütün insanlar için öngördükleri model oldu.

Bilahare Selahaddin Eyyübi’nin 1187 yılında hem tekrar fethedişi hem de burada tekrar Hz. Ömer’in tesis etmiş olduğu düzeni tekrar tesis etmesi Müslümanların Kudüs için öngördükleri düzenin tesadüfi olmadığını göstermiştir. Sonradan Kudüs Osmanlıların eline geçtiğinde de aynı düzen devam etmiştir. Müslümanların dünya için tasarladıkları model, birlikte yaşama, din ve vicdan özgürlüğü, ibadetlerini özgürce yapmak ve mabetlerin güvenliği konusunda mükemmel bir model ortaya konmuştur.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
DEAŞ İsrail’i kurtarabilir mi? 27 Mart 2024 | 242 Okunma AİHM bütün Alevileri tanımlamış olmadı mı şimdi? 25 Mart 2024 | 468 Okunma Aleviliğe dair, “Kapıları açmak: Dostluk temelinde çözüm” 23 Mart 2024 | 231 Okunma Senin aklın ermez, bu başka hesap 20 Mart 2024 | 277 Okunma Gazze’de asıl hesabı ıskalamamak lazım 18 Mart 2024 | 234 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar