İslam düşüncesinde ateizm eleştirileri

Siirt Üniversitesi İlahiyat Fakültesi geçtiğimiz hafta sonuna doğru önemli bir toplantıya ev sahipliği yaptı. Şahsen bu toplantı vesilesiyle İlahiyat Fakültelerinin Kelam Bölümlerinin düzenli olarak her yıl...

Siirt Üniversitesi İlahiyat Fakültesi geçtiğimiz hafta sonuna doğru önemli bir toplantıya ev sahipliği yaptı. Şahsen bu toplantı vesilesiyle İlahiyat Fakültelerinin Kelam Bölümlerinin düzenli olarak her yıl bir koordinasyon toplantısı düzenlemekte olduklarını ve bu toplantıyla birlikte her yıl belirledikleri bir konuda sempozyum düzenlemekte olduklarını öğrenmiş oldum.

Aslında tanıdığım bir çok kelamcı arkadaşın her yıl bu tür toplantılara katıldığını duyuyorum, ama bunun bütün Kelam bölümleri arasında böylesine kurumsallaşmış bir faaliyet olduğunu bilmiyordum.

Doğrusu bir bilim alanının bir disipline dönüşmesi için o alanda çalışanların elbirliğiyle sorunsalları belirlemeleri, sorunlarını tartışmaları ve konuları ele alış biçiminde bir metodolojide karar kılmaları için bu tür süreklilik ve kurumsallık kazanmış toplantıların çok önemli bir fonksiyonu olur. Bilim alanlarının disipline ihtiyacı vardır. O disiplin insanı nesnesinden koparma veya ilmin konusuyla ilişkiyi nesnelleştirme tehlikesi taşısa da, üniversite geleneği içinde bu disipline ihtiyaç vardır. Zaten o disiplin içinde bu tehlikelerin de üstesinden gelecek özgürleşimci bir düşünüm için de daha sağlam bir zemin oluşur.

Doğrusu Kelam, yani batılı literatürde bilinen adıyla teolojinin yeri, her zaman bilimler hiyerarşisi içerisinde yeri büyük tartışmalara konu olmuş, önemli bir alan. İslam düşünce tarihinde ise ispat-ı vacibe, yani Allah’ın varlığı ve sıfatlarına odaklanan bir disiplin olarak İslam’ın dışındaki dinlerle veya düşünce iklimleriyle diyaloğuyla şekillenen bir disiplin. Bu diyalog etkileşim içine girmeden gerçeklemiyor doğa olarak. O yüzden kelam ilimlerinin gündemindeki konular ve sorunsallara çoğu kez diğer İslami ilimlerin uzmanlarınca Müslüman idrakine sızmaya çalışan yabancı etkiler olarak kuşkuyla ve ihtiyatla bakılmıştır. Bu kuşku ve ihtiyat zaman zaman gerilimler yarattıkça, bu durum siyasi çekişmelerin de kendini ifade etme, ortaya koyma yollarından biri haline gelmiştir.

Kur’an’ın yaratılmış olup olmadığına dair meşhur tartışmayla birlikte yaşanan Mihne hadisesi Kelam tartışmalarıyla siyaset ilişkisinin en önemli tarihsel tezahürlerini ortaya koymuştur. Ezeli ve ebedi olan Allah’ın Kelamının zamanın belli bir aralığında ortaya çıkmış olmasıyla ilgili soru ise ilk dönem Müslümanlarının gündemine hiç gelmemiştir. Bu soru daha ziyade Müslümanların fütuhatıyla birlikte Hıristiyan ve Yunan düşüncesiyle temaslarında karşılarına çıkan bir soru olmuştur. Bu ve bunun gibi sorularla birlikte elbette İslam’ın ilk doğuşu esnasında cari olan düşünce biçiminden, hayatı ve Allah kelamını algılama biçiminde bambaşka kulvarlara girilmiş oldu.

Etkileşim tek taraflı olmamıştır tabi. Ünlü Yahudi filozof Maimondies gibi isimler Müslüman düşünce ikliminden etkilenerek Yahudi teolojisinin tesisinde önemli bir rol oynamışlardır. Tabii Rönesans ve Aydınlanma düşünürlerinin Müslüman düşüncesinden ne ölçüde etkilenmiş olduklarına girmiyoruz bile.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
DEAŞ İsrail’i kurtarabilir mi? 27 Mart 2024 | 235 Okunma AİHM bütün Alevileri tanımlamış olmadı mı şimdi? 25 Mart 2024 | 467 Okunma Aleviliğe dair, “Kapıları açmak: Dostluk temelinde çözüm” 23 Mart 2024 | 231 Okunma Senin aklın ermez, bu başka hesap 20 Mart 2024 | 277 Okunma Gazze’de asıl hesabı ıskalamamak lazım 18 Mart 2024 | 234 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar