Entelektüellik, yalnızlık, liderlik ve Aliya…

Entelektüelin temsil ettiği düşüncenin toplumdaki genel kabullerle hep çatışması gerektiği, bundan dolayı hep yalnız olması gerektiği yönünde azımsanmayacak bir kabul var. Bu kabul entelektüelin rolü...

Entelektüelin temsil ettiği düşüncenin toplumdaki genel kabullerle hep çatışması gerektiği, bundan dolayı hep yalnız olması gerektiği yönünde azımsanmayacak bir kabul var. Bu kabul entelektüelin rolü hakkında normatif bir yargı olarak çalışırken bir yandan da entelektüel hakkında bir beklenti oluşturuyor.

Bu varsayım altında garip, marjinal olması beklenen entelektüel aslında ilginç bir biçimde davranışı kendisinden önce belirlenen bir cemaat ilişkisine itilmiş oluyor. Toplum içinde hep sürgün, hep marjinal olması bu yüzden modern toplumda neredeyse bir norm haline gelmiştir. Ancak bu norm aynı zamanda toplumuna karşı tamamen sorumsuz, kayıtsız, kültürel değerlerine tamamen yabancı bir tutumun istismar alanı haline kolayca gelmiştir.

Oysa marjinallik veya tecrit entelektüelin kendisinin talip olduğu ve olmazsa olmaz koşulu değildir. Ayrıca marjinallik toplumun genel seyrine karşı bir itiraz ve bu itiraza toplumun verdiği bir refleks sonucu ortaya çıkabilen bir şeydir ve bunun genellikle lakaytlık ve sorumsuzluktan kaynaklanan bir marjinallikle bir ilişkisi yoktur.

Yine de modern zamanlarda yaygın entelektüel tipinin yine yaygın marjinal vasfının ortaya çıkmasının birçok nedeni olabiliyor. Topluma karşı aydınlanmacı bir kibrin ürettiği bir tür züppelik, aydınlanma adına toplumu aşağıladıkça sevimsizleşen ve toplumun temel değerleriyle hiçbir zaman barışık olamayan bir marjinalliği temsil etmiştir.

Hakikate gerçekten de daha duyarlı alıcılara sahip olmaktan kaynaklanan bir üstünlüğe sahip olmadığı halde, belli yaftaların (sembolik veya kültürel sermayedeki paylar, eğitim veya sosyetik aidiyetler gibi) kendinden menkul payelerle kendine toplumun üstünde imtiyazlar üreten bir pozisyon.

Bu pozisyon çok fazla sayıda insan tarafından paylaşıldıkça değerden düşebilen cinstendir. O yüzden bu pozisyondan tanık olunan hakikatin, daha doğrusu üretilip paylaşılan bilginin başkalarına aktarılması gibi bir misyon yoktur. Sadece bu tutum, entelektüelliğin marjinalliğinin bir çok durumda bir hakikat iddiasının otantikliğine değil, bir sembolik, kültürel ve hatta ekonomik kârın maksimize edilme kaygısına işaret ettiğini gösterir.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
DEAŞ İsrail’i kurtarabilir mi? 27 Mart 2024 | 235 Okunma AİHM bütün Alevileri tanımlamış olmadı mı şimdi? 25 Mart 2024 | 467 Okunma Aleviliğe dair, “Kapıları açmak: Dostluk temelinde çözüm” 23 Mart 2024 | 231 Okunma Senin aklın ermez, bu başka hesap 20 Mart 2024 | 277 Okunma Gazze’de asıl hesabı ıskalamamak lazım 18 Mart 2024 | 234 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar