Çalınan çocuklarını HDP’den isteyen anneler

Annelerin çığlığı doğrularla yanlışların birbirine karıştığı zamanlarda bir gidişatı değerlendiren en sağlam ölçü, en devrimci sestir. Yıllardır boş bulduğu...

Annelerin çığlığı doğrularla yanlışların birbirine karıştığı zamanlarda bir gidişatı değerlendiren en sağlam ölçü, en devrimci sestir. Yıllardır boş bulduğu meydanlarda Kürt çocuklarını en sinsi yollarla kandırıp kendi savaşına yakıt olarak kullanmakta büyük maharet kazanmış olan PKK’ya karşı hiçbir ses bundan daha fazla yaptığının kalleşliğini, hainliğini ve çocuk istismarcılığını gösteremezdi.

Aslında bu, yine anneler tarafından en çarpıcı bir biçimde ilk kez sergilenen bir hakikat de değil. Beş yıl kadar önce, çözüm sürecinin en etkili zamanlarında da, benzer bir olayla karşılaşmıştık. Malum, çözüm sürecinde devletin operasyonları durdurması karşılığında örgütten beklenen şey silahları gömmesi ve militan unsurlarını yurtdışına çekmesiydi. Devlet sözünde durmuş ve uzun süre operasyon yapmayarak samimiyetini göstermişti.

Devletin tutumu aslında çocukların hayatına karşı sergilediği şefkatin bir sonucuydu. Örgütse devletin bu şefkatini acziyetinin bir işareti olarak ve bir fırsat olarak değerlendirmeyi tercih etti. Devletin operasyonları askıya aldığı süreyi söz verdiği üzere silahsızlanmak ve silahlı bileşenlerini yurtdışına nakletmek için değil, daha fazla Kürt çocuğunu dağa celp ederek değerlendirdi.

Eskiden beri PKK zaten dağa eleman çekme işini yapıyordu, ama bu dönemi kalleşçe bir fırsatçılıkla değerlendirdi ve tarihinin en fazla sayıda gencini, HDP teşkilatlarının ve belediyelerinin sağladığı lojistik desteklerle dağa çekti. HDP teşkilatları dağa eleman celp etme merkezleri gibi iş yaptı. HDP’li belediyelere bağlı kültür merkezleri de dağa gidecek elemanlara gerekli bütün maddi altyapıyı sağlamakla meşguldü.

Neticede silah altına alınan gençlerin yaşı 13’e kadar düşmüştü. 18 yaşın altında binlerce çocuğun silah altına alındığı bu şartlarda terörün bitmesi üzerine hesap yapmak imkansız hale gelmişti. Herkesin dilinde başlayacak bir büyük savaşın hazırlıkları vardı. Aslında örgütün kullandığı güç kendi gücü değil, demokratik kurum ve süreçlerin çok kötü bir istismarından başka bir şey değildir.

HDP’lilerin dilinden demokrasi, ellerindense silahlar düşmüyordu. PKK ve HDP arasındaki çizgi de iyice kaybolmuştu. HDP PKK’nın siyasi kolu, PKK da HDP’nin silahlı kolu gibi çalışıyorlardı. Yutturulmaya çalışılan demokratik söyleme göre terör gücü adeta bir siyasi partinin kazanımı gibi görülüyor ve gösteriliyordu. Tabii ki bu süreç normal değildi, olamazdı.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sudan’da olanlar da Sudan’la sınırlı değil 24 Nisan 2024 | 167 Okunma Musallada bir sosyolog daha… Vehbi Başer’in ardından 20 Nisan 2024 | 267 Okunma CHP’nin üniversite ufku Tanju Özcan’ınki kadar mıdır? 17 Nisan 2024 | 357 Okunma İslâmcılara azıcık hikmet penceresinden baksak? 15 Nisan 2024 | 402 Okunma Bayramınız cennette olsun! 13 Nisan 2024 | 63 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar