Ezmanın teğayyuru

Zamanın teğayyürü ve insanın zamana bağlı oluşu, yani zamansallığı, insan varlığının kaçınılmaz, esaslı bir boyutudur. İnsan akıp giden zamanın şekil verdiği bir varlık....

Zamanın teğayyürü ve insanın zamana bağlı oluşu, yani zamansallığı, insan varlığının kaçınılmaz, esaslı bir boyutudur. İnsan akıp giden zamanın şekil verdiği bir varlık. Zamanın insanların dilini, örfünü, düşünme ve yaşam biçimini değiştirmesi onun tabiatındandır. İnsan olarak biz bir söze, bir mesaja, bir metne, bir söyleme kendi zamanımızın ufkunda muhatap olur, onunla kendi zamanımızda karşılaşırız. Her karşılaşma kendiliğinden bir anlama-yorumlama sürecini harekete geçirir.

Bu yorumlama, kaçınılmaz olarak kendi zamanımızın, kültürümüzün ve dilimizin sınırları içinde cereyan eder. Bizim o metnin sadır olduğu, yazıldığı veya bir vahy ise, vahyedildiği ortama giderek onu anlamamız mümkün değildir. Ne yaparsak yapalım kendi çağımızın idrakiyle malulüz.

Kendisi bir tarihten gelip bizi kendi tarihimizde bularak gerçekleşen bu karşılaşma aslında zannedildiğinden çok daha fazla çetrefil bir konudur.

Bir yandan da aynı zaman dilimi içinde farklı coğrafi bölgelerde, ülkelerde veya şehirlerde çok farklı düşünce ve yaşama biçimlerine şahit olunur. Bir başka yandan zamana atfedilen bu kutsal güç karşısında hiçbir direnç göstermeden muhafazakar bir teslimiyeti telkin etmek gibi bir tehlike var. Yanlış bulduğumuz şeyler de, itiraz edip değişmesini istediğimiz şeyler de zamanın akışı içinde önümüze getirilmiş şeylerdir ve bizim insanlığımız aslında tam da orda başlar. Zamanın önümüze getirdiği, ilkelerimizle, inancımızla veya ideallerimizle bağdaşmayan şeyler karşısında sergilediğimiz tavır imtihanımız olur.

İslam’ın evrensel bir din olduğu, kitabının Allah tarafından vahyedilmiş mutlak bir kitap olduğu konusunda hiçbir müminin kalbinde tereddüde yer yoktur. Ancak o Kitabın vahyedilmiş mutlak bir kitap olması onun insan aklı ve idrakine her yansımasının da mutlak olduğu anlamına gelmiyor. Orada zamanın tesiri en açık biçimde kendini hissettirir.

Vahy mutlak olsa da Peygamber dışında onu anlayan hiçbir insanın idraki mutlak değildir. Herkes kendi tarihinden ve kendi çevresinden şekillenen idrakiyle onu muhatap alır, ondan etkilenir. Bunu aslında bütün Müslümanlar bilir, ama bilindiği halde, tarihte insanların İslam’dan anladıklarını İslam’ın kendisiyle karşılaştırma, Kur’an’dan anladıklarını Kur’an’ın kendisiyle özdeşleştirme hatası en yaygın hatalardan biridir. Böylece kendilerine yapılan itirazı sanki kutsal kitaba yapılmış bir itiraz gibi algılayıp, itiraz edeni adeta din dışına itme yanlışı da sıkça yapılan bir hata.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Musallada bir sosyolog daha… Vehbi Başer’in ardından 20 Nisan 2024 | 41 Okunma CHP’nin üniversite ufku Tanju Özcan’ınki kadar mıdır? 17 Nisan 2024 | 354 Okunma İslâmcılara azıcık hikmet penceresinden baksak? 15 Nisan 2024 | 397 Okunma Bayramınız cennette olsun! 13 Nisan 2024 | 63 Okunma Bayram, Gazze, Doğu Türkistan, Sudan ve Gannuşi 10 Nisan 2024 | 104 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar