Savaş karşıtlarının ahlaki sefaleti

Savaş karşıtlığı kadar ikiyüzlü, sahtekar ve tutarsız bir hareket, bir söylem veya ideoloji daha yoktur herhalde. Tabi bireysel olarak hatta bir grup olarak dünyada hiç kimseyle hiçbir alıp veremeyeceği...

Savaş karşıtlığı kadar ikiyüzlü, sahtekar ve tutarsız bir hareket, bir söylem veya ideoloji daha yoktur herhalde. Tabi bireysel olarak hatta bir grup olarak dünyada hiç kimseyle hiçbir alıp veremeyeceği olmadığını söyleyerek dünya batsa umurunda olmadığı için, geleni gidenden, gideni gelenden ayırt etmediği için, hiçbir kavganın taraftarı olmadığı için, savaşa karşı felsefi bir kynik tutum takınanlardan bahsetmiyoruz. Gerçi bu tutumu takınmanın bedeli de haklı ile haksız arasında tarafsız ve kayıtsız kalmak dolayısıyla aslında hakim olan haksızın yanında fiilen durmaktan başkası değildir.

Biraz fikri, duruşu, tutarlığı olan kategorik olarak savaşa değil, kendi tanımı ve bakışıyla da olsa haksızlığa, adaletsizliğe, saldırganlığa, tecavüze, zulme karşı olur. Haksızlık, zulüm, adaletsizlik, saldırganlık, tecavüz ve işgal dünyadan hiç eksik olmadığına göre savaşa karşı olmak fiilen bütün bu olup bitenlere razı olmak, veya onların yanında yer almaktan başka bir sonuç vermez. Savaş karşıtlığını kategorik ve felsefi olarak savunanların sonu da kaçınılmaz olarak budur ki, bunu bir hareket olarak ortaya koyanların hemen hepsinin arkaplanında mutlaka başka savaşan gruplara verilen dolaylı bir destek vardır.

Kendi tuttukları tarafın kaybetme ihtimali ortaya belirdiğinde ortaya çıkarlar ve savaş karşıtlığı gibi görünürde kendinden menkul bir erdemi olan söyleme sarılırlar. Oysa tam da bundan dolayı savaş karşıtlığının hiçbir erdemli tarafı yoktur.

Dünyada haksızlığa, zulme, adaletsizliğe, tecavüze, işgale karşı çıkmak, onlara karşı mücadele vermek, onların zulmünü engelleyebilme yolunda elinden geleni ardına koymamak insanı insan yapan bir erdemdir. Bu erdem ise kaçınılmaz olarak zalimlerle, işgalcilerle savaşı göze almayı, savaşa hazır olmayı da gerektirir. Savaşa her türlü karşı olmak bu mücadelenin ahlaki  gerekliliğini hatta zorunluluğunu inkar etmek anlamına geliyor.

Tabipler Birliğinin ve Ortadoğu’daki en gözü kara ve eli kanlı PKK-PYD’ye sırtını dayamış olan HDP’lilerin Türkiye’nin Afrin’e Zeytin Dalı Operasyonuyla bir anda depreşen savaş karşıtlığı tek başına savaş karşıtlığı denilen bu söylemin veya hareketin sahtekarlığını göstermeye yeter de artar bile.

Sanki bu savaşı Türkiye başlatmış ve sanki bir tek Türkiye’nin kararıyla bitecekmiş gibi. Suriye’deki savaş başlayalı 7 yıl geçmiş. Dünyanın öbür ucundan gelip buralarda her türlü savaş silahını komşularımız üzerinde acımasızca deneyen ülkesinden başlayın, savaşa katılmayan kalmamış.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
DEAŞ İsrail’i kurtarabilir mi? 27 Mart 2024 | 22 Okunma AİHM bütün Alevileri tanımlamış olmadı mı şimdi? 25 Mart 2024 | 423 Okunma Aleviliğe dair, “Kapıları açmak: Dostluk temelinde çözüm” 23 Mart 2024 | 229 Okunma Senin aklın ermez, bu başka hesap 20 Mart 2024 | 276 Okunma Gazze’de asıl hesabı ıskalamamak lazım 18 Mart 2024 | 234 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar