Üsküdar el açan sarhoşun bile eline para sıkıştırılan bir yerdir

Türkiye’nin ilk atom mühendisi Üsküdar doğumlu Fizik profesörü Ahmet Yüksel Özemre; "Üsküdar Ah Üsküdar" isimli eserinde sadaka taşı ile ilgili hatıralarını okurken İstanbul’un en eski semtlerinden olan Üsküdar’ın edep ve ahlak anlayışının ne kadar zengin olduğunu görüyorsun: "Üsküdar'da bazı mahallelerde " Fıkarâ Taşı " bulunurdu. Mahalle sakinleri yatsı namazına camiiye giderken taşın kovuğuna bir miktar para bırakırlardı. Yatsı namazından sonra camiiden ihtiyacı olanlar en son çıkar ve taşın

https://w.soundcloud.com/player/?url=https%3A//api.soundcloud.com/trac

Türkiye’nin ilk atom mühendisi Üsküdar doğumlu Fizik profesörü Ahmet Yüksel Özemre; "Üsküdar Ah Üsküdar" isimli eserinde sadaka taşı ile ilgili hatıralarını okurken İstanbul’un en eski semtlerinden olan Üsküdar’ın edep ve ahlak anlayışının ne kadar zengin olduğunu görüyorsun:

"Üsküdar'da bazı mahallelerde "Fıkarâ Taşı" bulunurdu.

Mahalle sakinleri yatsı namazına camiiye giderken taşın kovuğuna bir miktar para bırakırlardı.

Yatsı namazından sonra camiiden ihtiyacı olanlar en son çıkar ve taşın yanından

geçerken taşın kovuğuna ellerini daldırarak bir miktar para alırlardı.

Kimse paranın hepsini kaldırmayı düşünmezdi.

Ertesi günün ekmek parasını almak onlara yeterdi, öyle ki ertesi sabah fukara taşında hâlâ para kalmış olduğu dahi vâki idi.

Üsküdar ahalisi sokağa çıkarken fakirlere vermek üzere cebinde daima bozuk para bulundururdu.

İsteyene sadaka mutlaka verilirdi.

Fukara, sarhoş bile olsa, asla tahkir edilmezdi.

Sarhoşa nasihatin tesir etmeyeceğini iyi bilen Üsküdarlılar yalnızca: "Allah ikrahlığını versin, umurunu hayra tebdil etsin, evlâdım!" diye dua eder; cevap olarak da: "Âmin efendim; Allah sizden razı olsun!" duasını alırlardı.

2002 yılının başlarında küçük kızım Rabia ile Üsküdar çarşısından geçerken yaşlı bir zat karşıma çıkıp: "Allah rızası için bir sadaka!" deyince eski Üsküdarlı alışkanlığımla pardösümün cebindeki tomardan bir adet çekip kendisine takdim ettim.

Bu sırada birkaç adım ilerideki bir balıkçı dükkânının önündeki balıkçıların bana doğru: "Verme verme! Bu herif zenginin tekidir" diye bağırdıklarını duydum.

Onların hizasına geldiğimizde o en çok şamata yapana hitaben: "Oğlum Üsküdar adabında isteyene, varsa, verilir" dedim.

Balıkçı: "Bey baba, o zaman bana da versene!" diye yılışınca, ben gene cebimden dilenciye verdiğim kadar bir parayı çıkarıp avucuna bırakarak yürüdüm.

Bir ara balıkçı ne yaptı diye arkasına bakan kızım, balıkçının afal afal bir elindeki paraya bir bana bakıp durduğunu görmüş."

**

Osmanlı başkenti olan İstanbul’un hemen hemen her semtinde ve hatta Anadolu’nun birçok bölgesinde olsa da en fazla sadaka taşı Üsküdar’da bulunur.

İstanbul Üsküdar Doğancılar’daki İmrahor Camii yanında.

Karacaahmet Sultan Türbesi karşısında bulunan Fethi Ahmet Paşa Camii yanında. Karacaahmet’te Aşçı başı Camii avlusunda.

İstanbul Fatih’teki, Mehmet Ağa Camii avlusunda. Kocamustafapaşa semtinde bulunan Sümbül Efendi Camii avlusunda. Süleymaniye semtindeki Süleymaniye Camii avlusunda.Eminönü semtinde bulunan Yenicamii Camii’nin avlusunda.

Karaköy semtinde bulunan Arap Camii Camiisi’nin avlusunda.

Fatih Laleli semtinde bulunan Laleli Camii’nin avlusunda.

Eminönü semtinde bulunan Nuruosmaniye Camii’nin avlusunda.

İstanbul’un Eyüp ilçesinde bulunan Cafer Ağa Medresesi avlusunda.

Kayseri Yahyalı’daki Ulu Cami’nin avlusunda.

Ankara’daki Kesikbaş Türbesi’nin kuzeybatısında. Yeşil Ahi Camiisi’nin girişi ve camiinin avlusunda. Hacı Bayram Veli Türbesi’nin içinde. Ayaş Ulu Camii’nin batı kapısında.

Lüleburgaz Sokullu Mehmet Paşa Camii’nin son cemaat yerinin hemen önünde.

Sivas Kale Camii’nin kuzeydoğusunda.

Bafra Büyük Camii’nin avlu giriş kapısının yanında.

Yozgat Çapanoğlu Camii’nin avlusunun kuzeydoğu dış köşesinde.

Salihli Camii’nin kuyeydoğu dış köşesinde.

Çankırı’daki Çivitçioğlu medresesinin giriş kapısının hemen sağ tarafında.

Çorum’daki Dördüncü Murat (Ulu) Camii avlusundaki şadırvanın önünde.

Kaynak; https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/383828

**

Yukarıdaki bilgilerin yer aldığı ve bir kısmını alıntıladığım makalenin yazarı der ki; “Osmanlı iffet ve hayâsından dolayı fakirliğini gizleyenler; onur ve vakarından dolayı ihtiyaçlarını kimseye açamayanlar için, ince ve farklı yardım, destek ve himaye yol ve metotları bulunmuştur.

Onlara “alan el” olmanın utanç ve ezikliğini yaşatmamak için, gayet zarif yardım şekilleri geliştirmiştir.

Böylece “alan el” hicaptan, utanmaktan, “veren el” de gurur ve riyadan, kibirden korunmuştur.

“Sadaka taşı” uygulaması bir İtalyan geleneği olan “askıda kahve” ve son yıllarda Türkiye’de görülmeye başlanan “askıda ekmek”, “askıda yemek” “askıda çay” “askıda elbise” ve benzerleri tarzı uygulamalarıyla kıyaslanamayacak derecede işlevsel ve insanidir.”

Askıda eksik olan edeptir.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Askıda hurma ile başladı o hikaye 23 Mart 2025 | 105 Okunma Etiket okuryazarlığı ve markaların iki yüzlülüğü 19 Mart 2025 | 134 Okunma Kendi çocuklarına daha sağlıklı bizimkilere daha sağlıksız ürün satıyorlar 16 Mart 2025 | 132 Okunma Tarımsal ilaç konusunda Avrupa’nın sicili daha kötü 12 Mart 2025 | 90 Okunma Üsküdar el açan sarhoşun bile eline para sıkıştırılan bir yerdir 09 Mart 2025 | 168 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar