O Ali’den bu Ali’ye...

 “Ali’nin hiç kimseden korkusu olmadığını, ancak Şoför Ahmet adlı eniştesinden çok korktuğunu işitirdik...”   Yıllar öncesinde rahmetli babamın kaybolan köyümüzde...

 “Ali’nin hiç kimseden korkusu olmadığını, ancak Şoför Ahmet adlı eniştesinden çok korktuğunu işitirdik...”
 
Yıllar öncesinde rahmetli babamın kaybolan köyümüzde tosununu, "belki aldığım köye gitmiştir" düşüncesiyle o köye giderek bulmak için çocuk yaşımda Cumanın Dağı denilen koca bir dağı aşarak başka bir köye gitmiş, babamın asker arkadaşını bulmuş ve durumu anlatmıştım. Onlar da beni köyde de o gece misafir edip ertesi sabah dağa tosunu aramaya göndermişlerdi. Tosunu bulmuştuk gerçekten ama oradaki bir meczup bana kafayı takınca çocuk yaşta çok korkmuştum. İsmi Ali olan o meczup bizim köyümüzdeki aynı isimdeki başka bir meczubu hatırlatmıştı. Bu vesileyle onun birçok hikâyesinden birini sizlerle paylaşmak istedim:
Biz çocuklar köy içinde oynamakta iken rahmetli çıkageldi. Korkutucu bir tavırla:
“Ula ne yapıyorsunuz orada!” dedi. Biz de “oynuyoruz” dedik.
Dedik demeye ya korkudan titriyorduk. “Buraya gelin bakalım” diye yanına çağırdı.
Ben ve Selahattin isimli bir arkadaşı işaret ederek, “haydi bakalım, güreşin de görelim” dedi. Mecburen biz birbirimizi tuttuk… Olacak ya o sırada damda güneşe bırakılan Iraz Teyze'nin pekmez leğenini görmesin mi? Alçacık olan dama atladı, pekmezden biraz avuçlayıp içti; ardında da pekmezle yüzlerini yıkamaya başladı.
“Oh be bununla çimilirdi ya neyse” dedi.
Biz korkarak onu seyrediyoruz. Ali’nin hiç kimseden korkusu olmadığını, ancak Şoför Ahmet adlı eniştesinden çok korktuğunu işitirdik. Olacak ya Şoför Ahmet de onu aramaya çıkmış. Bu sebeple Ayvalı’ya gelmez mi? Ali’ye bağırarak “burada ne halt ediyorsun sen!” diye haykırdı ona… Sonra elini yüzünü o hâlde görünce komşudan su bulup elini, yüzünü yıkattı. Atın terkisine alarak Gülek’e götürdü.
Yolda giderken ekili olan tarlalarından geçerken “Enişteee, ekinlerimize bir bakalım” der. Güya ekinlere bakacaklar. Eniştesini punduna getirip attan indirir. Sonra da nereye gittiği belli olmayan bir tarafa atı koşturup gider. Eniştesi orada kalakalır… Kim akıllı kim deli bilemem!.. Çok uzun bir zaman sonra köye gelir. Buna atı ne yaptığını sorarlar. Der ki:
“Yar (uçurum) bir yere getirip uçabilecek mi, diye oradan aşağıya ittim ama uçmadı, herhâlde açlıktan ölmüştür!..”
Ben köyden ayrıldıktan bir müddet sonra bu meczubun vefat ettiğini öğrendim. Allah rahmet eylesin...
Sevgili kardeşlerim, insanoğlunun başından çok şeyler geçiyor, ancak her olay bir ders olduğuna göre acaba onu alabiliyor muyuz?
            Hüseyin Hilmi Levent-Tarsus
YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Köyde market tavuğu mu? 05 Ocak 2024 | 136 Okunma İlle vatan ille vatan 04 Ocak 2024 | 65 Okunma "Köylüme selam söyle" 03 Ocak 2024 | 85 Okunma İlaç gibi sohbet 02 Ocak 2024 | 116 Okunma Dedem ve anneannem 01 Ocak 2024 | 113 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar