“Neden kaşık istiyorsun ki?”

“Ortada tek bir yemek tabağı ki o da bugünün servis tabaklarından büyük bir sahan...”   Soframızdaki yerimiz öküzümüzden sonra geliyordu diyor 60-70 yıl önceki köylü çocukları…...

“Ortada tek bir yemek tabağı ki o da bugünün servis tabaklarından büyük bir sahan...”
 
Soframızdaki yerimiz öküzümüzden sonra geliyordu diyor 60-70 yıl önceki köylü çocukları… Ve bu çocuklar hayatı yaşayıp bizzat içinde öğrenirdi… Sorumluluk duygusu iliklerine kadar bu şekilde işlerdi…
Söz gelişi ben, yedi-sekiz yaşlarından başlayıp, okul tatil olur olmaz oğlaklarımızı götürürdüm kırlara. Akşama kadar onları güdüp tastamam getirirdim evimize. Oğlaklar biraz büyüyünce, bu iş, adına “keşik” dediğimiz sıraya konularak yapılır ya da bir oğlak çobanı tutulur; ücreti ortaklaşa ödenirdi.
Bundan sonraki işim ya sığırları gütmek ya da bağ bahçemizi beklemek olurdu. Köyde yaşayan her çocuk, mutlaka bir işin ucundan tutardı. Ekin biçilirken de, harman sürerken de… İncir toplarken de, üzüm keserken de… Duvar örerken de, dut silkelerken de…
Yalnız ben mi? Sanmayın ki, yalnızca Akseki’nin Gödene köyünde böyleydi! Yakınımızdaki Minareli, Sarıhaliller, Akşahap ve Aşağıâşıklar köylerinde de -üç aşağı beş yukarı- durum aynen böyleydi.
Aynı yıllarda, Akseki’nin Çaltılıçukur köyünde 8-10 yaşındaki Osman Nuri Yıldırım ve arkadaşları da aynı hayatı yaşamış. Hatıralarını anlattığı “Ömür Böyle Geçti” adlı eserinde yaşadığı enteresan hatıralara yer vermiş.
Örnek olarak çocukluğunuzda bir büyüğünüz size ne istediğinizi sorsa, ne derdiniz? Bisiklet, oyuncak araba, top mu; yoksa ayakkabı, mont gibi giyecek ya da şeker, lokum, çikolata gibi bir yiyecek mi?
1940’lı yıllarda, bir büyüğü böyle bir soru sormuş dostumuza. En iyisi kendisi versin cevabını:
“Saat Dayı bana ne istediğimi sordu. Ben de ona bir kaşık istediğimi söyledim.”
Şaşırdınız, değil mi? Neden kaşık istesin? Kaşık, ne işine yarar ki bir çocuğun? Mutlaka önemli bir nedeni olmalı bunun. Neymiş bakalım:
“Böylelikle kardeşlerimin yanında benim kendime ait bir kaşığım, daha doğrusu bir yerim olacağını düşünüyordum. Çünkü o devirde bir kaşığı olana âdeta 'havada, karada ölüm yok'muş gibi gelirdi bana.”
Çünkü… Evde yedi kardeş! Anne, baba ve nine ile birlikte on kişi oturuyor sofraya. Ortada tek bir yemek tabağı ki o da bugünün servis tabaklarından büyük ve sahan dedikleri bakırdan kap… Herkes o büyük kaptan yiyecek yemeği… Üstelik herkesin kendine ait bir kaşığı da yok…
Şimdi anlıyoruz ancak, böyle bir ortamda yaşayan bir çocuk için kaşığın ne kadar önemli olduğunu... DEVAMI YARIN
YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Köyde market tavuğu mu? 05 Ocak 2024 | 136 Okunma İlle vatan ille vatan 04 Ocak 2024 | 65 Okunma "Köylüme selam söyle" 03 Ocak 2024 | 85 Okunma İlaç gibi sohbet 02 Ocak 2024 | 116 Okunma Dedem ve anneannem 01 Ocak 2024 | 113 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar